Çocuk Kitaplığı
30 Nisan 2014 Çarşamba
Siyami Bey’in öyküler arası yolculuğu
Öykü
Öykü Gezen Kedi
Zeynep
Cemali
Günışığı
yay. 2007
8-12
yaş
Özgül Kılınç
Bahar yavaştan uzanıp, güneş
yüzünü gösterirken biz de durumu fırsat bilip baharın keyifli misafirlerine göz
kırpalım istedik. Sizin için öykülerde gezen hınzır bir kediyi yazdık.
Zeynep
Cemali'nin sekiz öyküden oluşan ''Öykü Öykü Gezen Kedi'' kitabı adının
çağrıştırdığının aksine tamamı kedilere dair öykülerden oluşmuyor. Yalnızca
''Siyami Bey'' adlı ilk öykü bir kedi öyküsü. Ama bu öyküdeki kedi Siyami
Bey'in ilginç karakteri yüzünden kitaba bu ad verilmiş. Siyami Bey adlı bu kedi
tam da bir kedinin olması gerektiği gibi; yani özgürlüğüne alabildiğine düşkün,
taviz vermeyen, dediğim dedik bir kedi.
Üstelik Siyami Bey ilk öyküde ansızın evi terk ettikten sonra, diğer
yedi öyküde beklenmedik zamanlarda ortaya çıkıyor. Yani tam başlığa uygun bir
şekilde öykü öykü geziyor. Mahallenin sakinlerinin sıradan ama her biri bir
yanıyla özgün öykülerinde görünüveriyor. Kaybettiğinizi sandığınız anda Siyami
Bey'i satırların arasında yakalayıveriyorsunuz.
23 Nisan 2014 Çarşamba
Özgürlüğün hikâyesi: Küçük Kara Balık
Küçük
Kara Balık
Samed
Behrengi
Resimleyen:
Mehmet Sönmez
Çeviri:
İlknur Özdemir
Can Yayınları
7
yaş +
Özüm Melek Akbaş
8 yaş/ Ankara
Çocuğumuzun en güzel kıyısındaki
hikayeyi küçük bir kız çocuğu sizin için yeniden yorumladı.
Küçük
Kara Balık, okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi. Konusu, arkadaşları için
kendini ölümle burun buruna getiren iyi kalpli bir balığın serüveni. Küçük Kara
Balık meraklı, keşif duygusu olan cesur bir balık. Annesi ve komşularının
baskısı altında kalan Küçük Kara Balık yeni yerler görmek için bir serüvene
yelken açar. Birçok zorlukla karşılaşır ama hep yoluna devam eder.
Kurdun Gözünden Bir İnsan, İnsanın Gözünden Bir Kurt…
Kurdun
Gözü
Daniel Pennac
Çeviri: Ömrüm Erdaş
Resimleyen: Renaud Chabner
Can Çocuk
Yayınları, 2010
Sultan Gül Tuncer
6. Sınıf Öğrencisi/Ankara
Sultan, meraklı bir çocuk ve Kurdun Gözü kitabını tanıtırken bu
merakına bizi de davet ediyor. Bizi bol sorulu bir yazıya davet ediyor.
Sizin
de hiç anne ve babanızdan ayrıldığınız oldu mu? Evet, o çocuk annesinden ve
babasından ayrıydı. Çünkü onlar bir kurt tarafından vahşice yutulmuştu. Çocuk
ise her şeyden habersiz olan o kurdu izliyordu. Bu öyküde kurt, bir olay
esnasında gözünü kaybediyor. Sizin de başınıza böyle bir şey gelse canınız
yanmaz mı? Tabi ki yanar. Kurdun da canı yanıyor. Kurtların sürü halinde
dolaştıklarını ve geceleri bir arada dinlendiklerini bilirsiniz öyle değil mi?
İşte öyle günlerden bir gün Mavi Kurt adındaki yaşlı kurt, Kara Alev adlı minik
kurda çocukların da neyle beslendiklerini ve ne yaptıklarını, kimlerden
kaçtıklarını anlatıyor. Fakat aralara da gerçekten yaşamadıkları hikâyeleri
sıkıştırıyor.
Kölelik ve özgürlük arasındaki imtihan: Kölelik Mi, Özgürlük Mü?
Kölelikten Kaçış
Dominique Torres
Resimleyen: Renaud Chabner
Çeviri: Orçun Türkay
Can Çocuk
Yayınları, 2010
10 yaş +
Safiye Kapukaya
6. Sınıf Öğrencisi/Ankara
Safiye,
duyarlı bir gözle özgürlük kavramını sorgularken bize de kitabı okumak kalıyor.
Siz hiçbir efendiye kölelik ettiniz
mi? Bundan çok önce Nijer Kırsalı’nda ailesiyle birlikte köle olan; daha
doğrusu annesiyle kölelik yapan küçük Amsi, babası deve satarken kaybolmuş.
Ablasının ise yaşlı bir efendiye satıldığı düşünülüyor. Küçük Amsi’nin yerinde
olmayı kim ister? Ben söyleyeyim: Kimse. Baba ve kardeş acısıyla hayatını devam
ettiriyor. Tabi ki hayatına o yabancı adam girene dek… Bu yabancı adamın
Amsi’ye “dostum” demesi Amsi’yi çok etkiliyor. Peki, küçük Amsi bu çağrıya
kulak verecek mi? Yoksa vermeyecek mi? Bu adam ablasını ve babasını kendisine
kavuşturabilecek mi? Ya bu adamın Amsi’ye özgürlükten bahsetmesi?.. Özgürlük
sözcüğü bütün gün aklının bir ucundadır bizimkinin. Kimsenin kimseye sahip
olamayacağını anlatan bu adama Amsi kulak verecek mi? Bu adama güvenmeli mi?
Yoksa elini ona uzatan adamın dostluğunu reddetmeli mi? Sizi çok fazla meraklandırmayayım. En iyisi
siz tanıttığım “Kölelikten Kaçış” kitabını
okuyun.
Bu Sınıf Başka Sınıf
Çılgınlar
Sınıfı (4Kitap)
Mavisel
Yener
Bilgi Çocuk Yayınları, 2011
7
yaş +
Efe Özçataloğlu
Adnan Mazıcı İlkokulu 3/C Sınıfı-İzmir
Gezi, tarih, merak ve elbet
macera… Üzerine bir de kahkaha… Karşınızda Çılgınlar Sınıfı…
Mavisel
Yener’in “Çılgınlar Sınıfı”nı
okurken çok eğlendim, çok güldüm. Dört kitaplık dizinin ilk kitabı “Korsan
Takımı.” Takımın üyeleri ise Ege, Merve, Nehir, Celal, Deniz ve Melisa. Bu
kitapta Piri Reis’le zaman yolculuğuna çıkıyoruz. Üstelik bunu bir dürbünle
yapıyoruz. Piri Reis’in haritalarını nasıl çizdiğini de öğreniyoruz.
İkinci
kitap “Çıldıran Kasaba.” Bu kitapta
karşılaştığımız takım Zombi Takımı ve üyeleri Arya, Selin ve Kemal. Zombi
Takımı Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gider. Takım kaptanı Arya, iki hırsızın
müzedeki bir tableti çalıp yerine taklidini koyduğunu görür. Müze müdürüne
gider ama müdürü de bu olaya inandıramaz. Müzedeki hırsızlığın ve tarihin izini
sürerken tuhaf gelişmeler olur.
Dinozor Takımı, dizinin üçüncü kitabı. Takım
üyeleri Ayşegül, Selda, Fatih, Dorukhan. Bu kitapta sahtekarlığın sonunun kötü
olduğunu görüyoruz. Ellerinde kuş ve dinozor karışımı bir fosil olduğunu iddia
eden iki adam ve bu iki adamın peşine düşen dinozor takımı üyeleri. Soluk kesen
bir macera.
Dizinin
son kitabı “Sırlar Takımı.” Takımın
üyeleri Meriç, Ozan, Kuzey ve Gül. Sırlar Takımı, Nemrut Dağı’nda yapılacak
olan Laproşka gösterisini duymuştur. Ve bu gösteriye katılmak için
öğretmenlerini ikna etmişlerdir. Fakat onları gösteride bekleyen sürprizden
haberleri yoktur. Onların yaşadıklarına yetişkinler ise asla inanmayacaklardır.
Öğretmen
Fatoş Güneş, Müdür Yardımcısı Turna Zindan, temizlik görevlisi Mecbur Isırgan
ve Çılgınlar Sınıfı bizi heyecanlı bir yolculuğa çağırıyor.
Keşke her çocuğun Widu’su olsa!
Widu’nun Kalbi
Rafik Schami
Çeviri: Neylan
Eryar
Kırmızı Kedi
yay., 2014
12 yaş +
Deniz Baş
Yürekten korkuları silebilen
oyuncak bir bebek ve onunla büyüyen bir kız çocuğunun hikâyesidir anlatılan.
Küçük bir kız
çocuğu ile korkuları yürekten emebilme gücüne sahip bir bebeğin hikâyesi Widu’nun Kalbi. Geçmişi ve günümüzü
karşılaştırmaya, ebeveynlerin tutumlarına, çocukların artık ne biçimlerde yetiştiğine
ışık tutan bir öykü aynı zamanda. Zira hikâyemiz bitpazarında başlıyor. Tuhaf
değil mi? Günümüz AVM çocuklarının değil bitpazarı pazar bile görmediğini
düşünürsek…
Nina’nın bitpazarından
aldığı bebeği Widu bize dostluğu ve çocuk dünyasının hayal gücünün
güzelliklerini gösterirken yine bize yeni nesil çocukların toprağa, çamura
dokunmadan, tabir yerindeyse ‘kirlenmeden’ taş duvarların arasında ağaçsız,
çimensiz nasıl da yalnız büyüdüklerini de gösteriyor. Günümüzde insanların
kendini gerçekleştirmesinin tek yolunu para olarak sunan bencilliği gösterdiği
gibi değerlerimizi de hunharca alıp götürüşünü, bizim bunun farkında bile
olmayışımızı Nina bize anlatıyor. Steril hayatlarla çevrelenen çocukluk
hallerine inat anne ve babasıyla gezerken bitpazarından aldığı bebekle kurduğu
dostluk Nina’yı gün gün büyütürken onun cansız nesneler dünyasından gerçek
dostlulara adım atmasına da yardımcı oluyor.
Unutmayın, yıldızlar sadece gülümseyen çocukların gözlerinde parlar!
Nilüfer’in
Gülümsemesi
Akram
Ghasempour
Nasim
Azadi
Çeviri:
Fulya Alikoç
Evrensel
Çocuk Kitaplığı, 2012
7 yaş +
Özgül Kılınç
Bir sabah uyandığınızda
yüzünüzdeki gülümsemenin kaybolduğunu düşünün. Ah, ne fena! Oysa o gülümseme bizim en büyük silahımız değil mi?
İranlı
yazar Akram Ghasempour’un yazdığı Nilüfer’in
Gülümsemesi bir çocuğun dünyasına onun gözüyle bakmamızı sağlıyor. Küçük
bir kız çocuğu olan Nilüfer, bir sabah uyandığında gülümsemesini kaybettiğini
fark ediyor. Bu duruma çok şaşırıyor, şaşkınlığı geçince de üzülmeye başlıyor.
Bir sabah uyanıp da gülümsemesini bulamamasına bir anlam veremiyor. Bakabileceği
her yere bakıyor, fakat gülümsemesini bir türlü bulamıyor. Ama sonra annesinin
ona söylediğini hatırlıyor. “Yıldızlar
sadece gülümseyen çocukların gözlerinde parlar”. Yıldızların artık gözlerinde parlamayacağı
düşüncesi, yani umudun olmayışı onu rahatsız eder. Ama Nilüfer’in kolay kolay
pes etmeye niyeti yoktur. O umudun peşini bırakmayacaktır.
Uzaklardan Masallar
Latin
Amerika Masalları
Kolektif
Dipnot
Yayınları, 2008
9 yaş ve üstü
Mehmet Özçataloğlu
Bolivya’dan Meksika’ya,
Brezilya’dan Arjantin’e, Porto Riko’dan Surinam’a güneşin el verdiği
uygarlıkların mitlerle zenginleşen masalları çocukları bilinmeyen dünyalara
davet ediyor.
“Masallar
insanlığın yalın hallerinden, en derinlerdeki zaafları, tutkuları, meleksi ve
şeytani durumlarından birtakım semboller aracılığıyla yepyeni gerçekliklere
açılan olağanüstü yapıtlardır. Bir anlamda masallar, insanın yaratıcılığını
harekete geçiren önemli birer yazınsal güçtürler” demiş Hülya Soyşekerci bir
yazısında. Bu düşünce doğrultusunda okudum ben de Latin Amerika Masalları’nı.
Acaba
dünya çocukları bizimle aynı masallarla mı büyüyorlar, diye iz sürdüm her
birinde. Farklı kültürlerin çocukları aynı ya da benzer fantastik ögelerle mi
bezeniyorlar? Yaratıcılıklarını benzer ögeler mi tetikliyor? Eğer ki düş
güçleri benzer kaynaklardan besleniyorsa kültürel farklılıklar nasıl oluşuyor? Kitabı
elime almadan bu sorularla donanmıştım?
Ve
okurken gördüm ki farklı kültürlerin çocukları farklı ögelerle donatılıyorlar.
Kültürel farklılıklar masallara da yansıyor. İyi ki de yansıyor. Yoksa bütün
çocukların aynı masallarla büyümesi ne kadar da sıkıcı olurdu kim bilir?
Kültürel zenginlik nasıl yansırdı yeryüzüne?
Bir lastik pabuç kaç külah dondurma eder?
Lastik Papuçlar
Zoşçenko
Çeviri: Ataol Behramoğlu
Resimleyen: Yıldız Aydemir
Can Çocuk Yayınları
8-9-10 yaş
Gökçen Düzkaya
Sovyet
çocuk edebiyatının usta isimlerinden Zoşçenko mizahi anlatımıyla sizi “Babamız bize büyüklerin yanında üzerinize düşmeyen
konuşmalar yapmayın derse hakkımızı da mı aramayalım?” diye soran öykülere
davet ediyor.
Lastik Pabuçları elinize aldığınızda kitabın size “Beni oku,
beni oku!” diye seslendiğini duyar gibiyim şimdiden. Kapak resmi içinize
sıcacık bir aile fotoğrafı çıkardı değil mi? Ya renkler? Renklerin cıvıltısını
duyar gibiyim. Kitabı açtık bir sürü anı öykü. Hepsi de yazarımızın küçükken
başından geçmiş ne güzel hatıralar! Kitabı resimleyen Yıldız Aydemir’in
kalemine sağlık. Çocukların yanaklarına iliştirdiği elma şekerlerinin tadı
damağımda kaldı diyebilirim.
Evvel zaman içinde ya da ‘Hebû Tunebû’
Özkan Öztaş
Çocukluğun kıyısında, anıların
başköşesinde yıllanan masallar… Bilge hallerden süzülüp gelen o masallar ki Kürt
çocuklarına soğuk gecelerde sıcak bir yatak, uzun yolculuklarda iyi bir arkadaş
ve savaş zamanlarında güvenli bir sığınak olmuştur.
Ortadoğu’da özellikle de
Kürdistan’da masallar sözlü kültürün en önemli ürünü. Kürtler bilindiği üzere
daha çok sözlü edebiyat, sözlü kültür ve sözlü tarih ile hafızalarda yer
etmiştir. Bilinen en güzel destan, hikâye ve masallar da bu sözlü ürünlerin
yazıya derlenişi olmuştur. Ünlü Mem Alan efsanesi Ahmedê Xanî’nin kaleminden
Mem û Zîn’e dönüşürken, Siyabend û Xece ve Newroz kâğıda işlenirken bir yandan
da kulaktan kulağa aktarılıyordur.
Çocuklar yanan sobanın yanında soğuk
ve uzun kış gecelerinde genelde kadınların anlattığı masallarla büyüdüler. Anlatıcılar
o meşhur girizgâha, “Bir varmış bir yokmuş” faslına başlarlardı; Hebû Tunebû diye.
Erkekler genelde yiğitliğin,
kahramanlığın, amansız sevdaların, faydasız kavgaların, Mirlerin ve dirliklerin
hikâyesini anlatırlardı. Dengbêjler bu anlatılarıyla kıymetli ve her evin
konuğuydu. Masal da anlatırlardı elbette. Ancak masal deyince akılda ilk
canlanan imge sanırım kadınlar.
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan
Kürt masalları, pastoral etkisi güçlü ve lirik anlatılardır. Dünyanın en önemli
fabl örnekleridir Kürt masalları. Çocuklar kahraman bir böceğin nasıl da
insanları yendiğinin hikâyesiyle dalarlar düşlere.
Kürt masalları ve çocuklar deyince
akla ilk gelen şey yatağında uykuya dalmazdan önce masal dinleyen bir görüntü
değildir. Genelde bir anlatıcının etrafına kümelenmiş çocuklar, gözlerindeki o
büyük heyecan ile dudaklardan dökülen hikâyeler gelir akla. O köy evlerinde
şair Rejan Bernas’ın da dediği gibi “Bir yatakta beş kafa on ayak neydi bizi
ısıtan?”. Kürtçe masallarla büyüyen çocuklar da dünyanın tüm çocukları gibi
bulamadı masal gibi yaşanası bir dünya.
Raflardan Hayata Çocuk Yayıncılığı
Işıl Kızılırmak
Kısa bir araştırma ile Türkiye’de
çocuk dergiciliğinin gelişmiş bir alan olduğunu görmek mümkün. Bu nicel çokluk
içinde “Tercihler neye göre yapılmalı?”,
“Hangi dergi hangi alana dair bilgi verir?” sorularını kısaca
yanıtlamaya çalıştım.
soL
Kitap, çocuklar için bugüne dek edebi niteliği yüksek, bilimsel düşünceyi
önemseyen; dil, din, ırk ayrımlarını yere çalan; dostluğu, sevgiyi anlatan pek
çok “aydınlık” kitap tanıttı. Bu sayıda çocuk dünyasında kitaplar kadar
ayrılmaz bir yere sahip olması gereken dergilerden söz edeceğim.
Çocuk Aklına Saygı
Duyanlar
Dünyalı Dergi, Mart ayında “merhaba” dedi okurlarına. Bir
Dolap Kitap isimli blogları sayesinde çocuk kitabı severler tarafından tanınan
ve çok sevilen Banu Aksoy ve Yıldıray Karakiya’nın Tudem Yayınları bünyesinde
hazırladıkları dergi için uygun yaş aralığı 8-12 yaş olarak belirlenmiş. Dünyalı Dergi okuruna genel kültür, bilim,
eğlence, gezi, sanat, doğa, spor, sağlık gibi başlıklarda bilgiler ve haberler
sunuyor.
Bir Elin Beş Parmağı: “Yeryüzü Çocukları”
Yeryüzü Çocukları
(Başparmak, Gösterme
Parmağı, Orta Parmak, Yüzük Parmağı, Serçe Parmak)
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Yapı Kredi Yayınları
10 yaş +
Hüseyin Ozan Uyumlu
“Anne
babalar, alın yanınıza çocuklarınızı. Bir de dünya küresi alın. Haydi,
eğlenceli dünya turuna…”
Çocuk ve şiir… İki
güzel olgu. İkisini bir araya getirebilmek zor iş, yani çocuk işi. Çocuklarla
ilgili her şey zordur, zor olmak zorundadır. Özen, dikkat, yarar gözetilmelidir
çünkü. Çocuğa hitap ettiği kadar çocukluğumuza da hitap etmelidir. Derim ki
çocuk edebiyatında yazılmış her şeyi yetişkin de okumalıdır. Fazıl Hüsnü
Dağlarca’nın şiirleri yetişkinlere de yakın ve yatkın şiirler.
Uluslararası bir çocuk
kongresinde, 150 çocuk yazarını 5-6 yaşlarındaki hâlleri ile düşünmüş Dağlarca.
İşte bu güzel fikir, “Yeryüzü Çocukları”nı
doğurmuş. Çocukları, yaşadıkları ülkenin coğrafyası, geçim kaynakları, tarihi,
masalları, eserleri, oynadıkları oyunları ve diğer koşulları içinde düşlemiş ve
170’e yakın şiir yazmış. 5 kitaptan oluşan bu yapıtın adı “Yeryüzü Çocukları” olmuş. Başparmak, Gösterme Parmağı, Orta Parmak,
Yüzük Parmağı ve Serçe Parmağı… Bir elin
beş parmağı nasıl birbirinden üstün olamazsa, yeryüzü çocukları da birbirinden
ayrılamaz.
Çocuklar için Shakespeare
Selin Çoruh
Gün gelir tiyatronun en
önemli isimlerinden Muhsin Ertuğrul’un sahnesi kapanır, gece olur devlet
tiyatrosuna ani baskın düzenlenir, ağaçları katledilir. Ama biz sanata düşman
yönetime inat tiyatro diyoruz. Okuyoruz, izliyoruz en önemlisi yaşatıyoruz…
23 Nisan tarihinin, çocukların bayramı olmasının yanı
sıra, İngiliz Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden Shakespeare’in ölüm
yıldönümü olması sebebiyle bir anlamı daha var bizim için. William Shakespeare
23 Nisan 1616 tarihinde, tarihin ilginç bir rastlantısı olarak, diğer bir dev
isim Cervantes’le aynı gün ölmüştür. Tiyatro yazarının hayatıyla ilgili çok az
şeyin bilinmesi gerekçe gösterilerek bazı eleştirmenler tarafından Shakespeare diye
birinin hiç var olmadığı bile iddia edilse de bunun Shakespeare düşmanları
tarafından uydurulduğu da söylenilmektedir. Kesin olan bir şey var ki
Shakespeare, Dünya tarihinin en çok konuşulan, tartışılan ve tanınan fakat en
gizemli kişiliklerinden biri olagelmiştir.
İngiliz tiyatrosunun kurucularından biri olarak kabul
edilen Shakespeare, aynı zamanda oyunculuk alanında çok önemli bir reformcudur.
Gelişme dönemindeki İngiliz tiyatrosuna “doğaya yakın oyunculuk” anlayışını
getirmiş, dönemin klişe ve abartılı oyunculuk biçimlerini eleştirmiştir.
Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin hız kazandığı bir dönemde
üretimlerini gerçekleştirmiştir. Ancak Shakespeare’i tüm zamanların yazarı
yapan element, onun karakterleri ele alış biçimidir. Her karakter, bir başka
eserindeki karakteri daha iyi anlamamızı sağlayan bir bütünün parçaları
gibidir. Bu nedenle Shakespeare tiyatrosunu anlamak için, onu bir bütün olarak
ele almak gerekir. Shakespeare her yarattığı karakterde vücut bulmuştur ancak
hiç biri otobiyografi değildir. Daha çok tarihi oyunlar yazmasına rağmen,
oyunlarındaki karakterlerin her biri insanın, insanlığın hislerini, düşüncelerini
bir ölçüde zamandan bağımsız olarak yansıtabilmektedir. Bu yüzden
Shakespeare’in empati yeteneği, nesilleri aşmış bugüne kadar uzanmıştır.
16 Nisan 2014 Çarşamba
Haydi Curcunaya
Penguen Curcunası
Jeanne
Willis
İş
Kültür Yayınları, 2013
7
yaş ve üstü
Mehmet Özçataloğlu
AKP iktidarının hayvanlar âlemiyle imtihanı ya
sosyal medyada kuşlarla ya da görsel basınla penguenler aracılığıyla
gerçekleşirken, biz dostlarımıza keyifli hikâyelerle selam ediyoruz.
Haziran
direnişi 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin en önemli direnişlerinden biri olarak
tarihin sayfalarında yerini aldı. Ateşi hâlâ sönmedi, küllenmedi. Direniş;
çevreye, doğaya sahip çıktığı kadar, üzerine ölü toprağı serpilmiş “sol”u da
canlandırdı. Bu çocuklardan hiçbir şey olmaz denilen 90’lılar herkesi
utandırdı.
Ülkede bunlar yaşanırken aralarından bazıları (bağzıları değil!) hiç böyle şeyler yokmuş gibi davrandılar. Dünya televizyonları olayları canlı yayın verirken, biz kendi televizyonlarımızda penguen belgesellerine mecbur kaldık. Ve o penguenlerden esinlenilerek Gezi direnişinin maskotu bir penguen oldu. Yüzü maskeli bir penguen! Böylesi şiddetin yaşandığı bir direnişte, daha da ötesinde ölümlerin yaşandığı bir direnişte, bir penguenin maskot olacağı kimin aklına gelirdi ki?
İş
Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan “Penguenler Curcunası”nı okurken
aklıma geldi bunlar. Ve ne zaman bir penguen lafı geçse sanırım hep
hatırlayacağım yaşananları.
Nergui: Hiç kimse, Ovo (?) Hiç de tanıdık değil, öyle değil mi?
Benim
Adım Hiç Kimse
Frank Cottrell Boyce
Çeviri: Arif Cem Ünver
Tudem Yayınları, 2013
8+ yaş
|
Gökçen Düzkaya
Bir ülkede gece
yatağından kaldırılıp sınır dışı edilen çocuklar varsa, o ülke
"gelişmiş" falan değildir!
Bir
belgesel çekmek isterseniz fotoğraflar en büyük yardımcınızdır. Bir kitap
yazmak isterseniz de anılar… Anı öykü yazmak isterseniz, gerçek olması şart ve
daha etkileyicidir. Bir de o gerçeklik toplumsal yapının bağrında açılan
yaralardan biriyse, işte o zaman kesinlikle yazılmalıdır bunun hikâyesi.
“Benim Adım Hiç Kimse” bu yaralardan
birine parmak basıyor. Okuyucuya bir göçebe öyküsü sunuyor. Öyle bir öykü ki,
Moğolistan ile İngiltere’yi buluşturup, fotoğraflarla da süslüyor. Nergui,
Moğolca’da ‘hiç kimse’ demek. Ovo da bir çeşit batıl inanç. Bu öyküde bir
İngiliz çocukla Moğolistanlı iki erkek kardeşin tuhaf ve bir o kadar da
eğlenceli anılarına şahit olacaksınız. Tabi ‘Nergui’ ve ‘Ovo’ sözcüklerinin tam
olarak ne anlama geldiklerine de… Orta Asya’nın steplerinden Liverpool’un
futbol takımına uzanan; iblisi gösterip aslında iblisin yaşamımızı tehdit eden
unsurlar olduğunu da anlatan bu öykü çocuklarımızın yaşadığı kültür
kaynaşmasını da kolaylaştıracak bir empati ortamı sağlıyor.
9 Nisan 2014 Çarşamba
Neden, nasıl derken ‘Fips olanları anlayamıyor’
Fips
Olanları Anlayamıyor - Anne Baba Ayrıldığında
Jeanette Randerath
Resimleyen: Imke Sönnichsen
Gergedan Kitap, 2014
4-6 yaş
Ezgi Karataş
Ayrılık zihinsel haritamızda iyi şeylere
çağrışım yapmazken, çocukların bunu anlaması da pek kolay olmuyor. Böylesi zor
bir süreçte çocukların edebiyattan yardım alması biraz olsun işleri
kolaylaştırabilir.
Son
zamanlarda pek çok yayınevi çocuk yayıncılığına el atarken, bu alan ne yazık ki
piyasalaşmanın en gözle görünür hale geldiği alanlardan biri oldu. Kötü
çeviriler, ‘çok okunanlar’ listelerinden düşmeyen sayfası çok ama içi boş
kitaplar yetmezmiş gibi gerici yayınlarda bu alana göz dikmiş durumda. Haliyle
böylesi durumda kitap raflarından ‘iyi kitapları’ bulup çıkarmak karanlık bir
kuyuda iğne aramaya benziyor. Ne fena!
Haklısınız,
fazla iç karartıcı başladık yazıya. Ama hemen ense karartmayın. Bu karmaşada ne
güzel ki halen ‘iyi kitaplar’ yayınlayan, çevirileriyle tatmin eden ve salt
çocuklara yönelik yayın yapan yayıncılar var. İşte bu hafta sizi böylesi bir
yayıneviyle tanıştıracağız. Gergedan Yayınları çok yeni merhaba dedi ama
yayınlarıyla hemen göz doldurmayı başardı.
Uzun
bir düşünme sürecinin ardından yola çıkan ve çocuk yayınlarının pedagojik bir
arka plana, görsel-estetik tasarım ve sunuma, dilsel lezzet, ironi, şaşırtma,
gülümsetme, düşündürme özelliklerine sahip olması gerektiğini savunan yayınevi
ilk etapta dört klasik eserle karşımıza çıktı. Hemen arkasından da zengin bir
pedagojik altyapıya sahip kitapları bizimle tanıştırdı. Bugün tanıtacağımız Jeanette Randerath’in
yazdığı ‘Fips Olanları Anlayamıyor - Anne
Baba Ayrıldığında’ bunlardan biri.
Siyami Bey’in öyküler arası yolculuğu
Öykü
Öykü Gezen Kedi
Zeynep
Cemali
Günışığı
yay. 2007
8-12
yaş
|
Özgül Kılınç
Bahar yavaştan uzanıp, güneş
yüzünü gösterirken biz de durumu fırsat bilip baharın keyifli misafirlerine göz
kırpalım istedik. Sizin için öykülerde gezen hınzır bir kediyi yazdık.
Zeynep
Cemali'nin sekiz öyküden oluşan ''Öykü Öykü Gezen Kedi'' kitabı adının
çağrıştırdığının aksine tamamı kedilere dair öykülerden oluşmuyor. Yalnızca
''Siyami Bey'' adlı ilk öykü bir kedi öyküsü. Ama bu öyküdeki kedi Siyami
Bey'in ilginç karakteri yüzünden kitaba bu ad verilmiş. Siyami Bey adlı bu kedi
tam da bir kedinin olması gerektiği gibi; yani özgürlüğüne alabildiğine düşkün,
taviz vermeyen, dediğim dedik bir kedi.
Üstelik Siyami Bey ilk öyküde ansızın evi terk ettikten sonra, diğer
yedi öyküde beklenmedik zamanlarda ortaya çıkıyor. Yani tam başlığa uygun bir
şekilde öykü öykü geziyor. Mahallenin sakinlerinin sıradan ama her biri bir
yanıyla özgün öykülerinde görünüveriyor. Kaybettiğinizi sandığınız anda Siyami
Bey'i satırların arasında yakalayıveriyorsunuz.
Öykülerin
ortak özellikleri kedi Siyami değil kuşkusuz. Tüm öykülerde sımsıcak insan
ilişkileri anlatılmış. Başta birbirine zıt görünen dünyalar bağlanmış ya da
umudun söndüğünü sandığınız zamanlarda insan sıcaklığı birilerine umut olmuş.
Örneğin, ''Kırmızı Onluklar'' adlı öyküde ailesi için günlerce ter döken bir
emekçinin boya yaparak kazandığı paraların çalınmasına karşın, oğlunun küçücük
elleriyle teselli etmek için anne babasına biriktirdiği paraları tereddütsüzce
sunması yüreğe dokunan bir son. ''Natır Naciye'nin Torunu'' adlı öyküde
Alzheimer hastası Nergis Hanıma ailesinin bakıcı bulma çabaları konu ediliyor.
Hastalık yüzünden her geçen gün daha huysuz hale gelen, ailesinin bulduğu tüm
bakıcıları pes ettiren Nergis Hanım, sonunda hemşire Yeşim'in sıcak ve kararlı
yaklaşımıyla kabul eder bakıcısını. ''Bay Baykuş'' adlı öykü ise insana olan
inancı konu alıyor. Ressam Cevdet Bey'in kendini anlatamadığını düşünüp kendini
evine kapadığı, tam bir ev kuşu olduğu günlerde eski bir öğrencisi onu ziyarete
gelir. Sokak çocukları yararına olan bir projeye resmiyle katkıda bulunmasını
ister. Önce Cevdet Bey gönülsüzce davranır, yeni bir resim yapmak istemez. Ama
sonra resme başlar. Onunla eş zamanlı olarak mahalledeki bir kaç çocuk da
derslerinden, evde durmaktan bunalmış sokakta birbirleriyle oynamak ister. Anne
babalarının aşırı korumacı tavırlarına karşın bunu başarırlar. Onları uzaktan
gözler Cevdet Bey. Bu durum onda geleceğe ilişkin umutlarının yeşermesine neden
olur. Resmini tamamlar ve kendisine Bay Baykuş adını takan çocukları da sergiye
davet eder.
2 Nisan 2014 Çarşamba
Boyun Eğdirilmiş Bir Ailenin Yoksulluktan Kurtuluş Mücadelesi
John Steinbeck İnci 12 yaş ve üstü |
Hüseyin Ozan Uyumlu
Umut ve umutsuzluk arasında sallanan satırlar, sizi de bir o yana bir bu yana sallayacak.
Bu
bir kurtuluş mücadelesinin öyküsü. Yoksulluktan, ezilmişlikten, insan yerine
koyulmamaktan kurtuluşun mücadelesi.,,
Derin
doğa betimlemeleriyle başlıyor “İnci”, ama çocuk veya gençlerin dağarcığına çok
uzak değil. “La Paz”: Sömürgeleştirilmiş, halkına boyun eğdirilmiş bir doğa
harikası… Doğal yaşamın içinde keçilerle, horozlarla, yaban güvercinleri ile ve
zehirli akreplerle birlikte yaşayan, geri bıraktırılmış bir halk… Zehirli
akrebin sokmasıyla ölüme yaklaşan küçücük bir çocuk: Coyotito… Babası Kino ve
annesi Juana’nın zorlu hikayesi böyle başlıyor. İşte onların türküsü bu…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)