Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

25 Aralık 2013 Çarşamba

Büyümek hemen şimdi



Küçükler ve Büyükler
Brigitte Labbe-Michel Puech
Resimleyen: Jacques Azam
Günışığı Kitaplığı, 2013
7+ yaş

 Evrim Gökçe
  “Küçükler ve Büyükler” bir dizi başlıkta örnekler vererek büyümeye zaman tanımayı anlatan bir kitap. Sanki çocukluğunun keyfini büyüme sevdasıyla yaşayamayan küçüklere, “ağırdan alın, sakin olun, zamanı gelecek” diyen bir kitabı okuduğunuzu düşündürüyor.
 
Çocuk olmaktan mutlu olduğu günleri hatırlayanınız var mı? Çocukken hiç “iyi ki de çocuğuz” dediğimiz olmuş mudur?
Deliler gibi saklambaç oynarken anneniz “sofra hazır, çık yukarı, şimdi aşağı gelirim bak” diye hafif tehditkâr seslendiğinde yahut “on beş tatilinde” sayfalar dolusu “Işık, ılık süt iç” yazar, sütten buz gibi soğurken, içinizden-dışınızdan “ah bir büyüsem” demeyeniniz var mı?
Ya da çok mutlu olduğunuz anları düşünsek, bir doğum günü partisinde hediyelerle şımartılmış, anne babanız hem bütçelerini hem sizi mutlu etmeyi ev yapımı bir çikolatalı pastayla aynı potada eritirken, “çocuk olmak ne güzel” diye düşünmek yerine, “yaşasın, 1 yaş daha büyüdüm” demediniz mi?
Çocuk olmanın çocukluğu en komik kılan yanlarından biri de büyüme hedefine duyulan abartılı ilgi desek, çok yanlış bir şey söylemiş olmayız. Yaşını söylerken üstten almalar, ayakkabı numarasını illa ki biraz büyük söylemeler, en arka sırada oturmayı kabullenmek pahasına sınıfın en uzun boylusu olmaktan gururlanmalar… 

Kim demiş “evrim” kavramını çocuklara anlatmak zordur diye?


Kayra ile Kivi ( Bir Bilim Macerası)
Eileen Campbell

İş Bankası Kültür Yayınları, 2012

4+ yaş
Özlem Koç

Kedilerin bıyıklarını bilirsiniz değil mi? Ahh, o endamlı hallerine pek bir hava katan o uzun bıyıklar… Şimdi de alın o bıyıkları bir kuşa takıverin. Nasıl olacak bu, ediğinizi duyar gibiyiz. Nasıl olurmuş sorusunun cevabını size kitabımız verirken, buyrun Kayra ve Kivi’nin hikayesine.

“İnsanlar ve maymunlar ortak bir atadan evrimleşmiştir”. Bu kavramı bugün birçok yetişkine bile anlatmakta zorluk çekiyorken, “evrim” kavramını çocuklara anlatmak imkansız gibi gelebilir. Ancak –belki de onların eğitim sistemiyle henüz törpülenmemiş, herşeye açık algıları nedeniyle- bu sandığınız kadar zor olmayabilir. Hele ki elinizin altında bir Kayra ile Kivi kitabı da varsa.

Kayra, kuşlar hakkında bir ödev hazırlamak zorunda olan bir çocuk. Farklı bir kuş seçmek istediği için annesiyle babasının Yeni Zelanda seyahatlerinden getirdiği kivi kuşu oyuncağından esinle, bu kuşları anlatmak istiyor. Kivi kuşları büyük ayaklı, kanatsız, uzun gagalı ve bıyıkları olan bir kuş türü. Tabi ertesi gün okulda arkadaşlarının; “kanatsız kuş mu olur?” ve “bıyıkları varsa belki de kedidir” gibi yorumları nedeniyle biraz sıkıntı yaşıyor. Ve bu kuşun neden bu kadar farklı olduğunu anlatabilmek için daha fazla araştırma yapması gerektiğini anlıyor. Şansı yaver gidip ders zili çalınca, öğretmeni ertesi gün devam edebileceğini söylüyor. Macera da böyle başlıyor zaten.

18 Aralık 2013 Çarşamba

Meşgul İnsanlar Diyarında Umudu Arayanlar: Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey



Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey
Yazan ve Resimleyen: Shaun Tan
Çeviri: Seda Ersavcı
Çeviri: Sinan Okan
İthaki Yayınları, 2012

 Işıl Kızılırmak
 Kızıl Ağaç ve Kayıp Şey,  yalnızlık ve kasvet dolu bir dünyada yaşayan iki çocuğun dostluğu, aydınlığı ve umudu arama öyküleri anlatan iki kitap.


ALMA (Astrid Lindgren Memorial Award) ve Hugo ödüllü yazar Shaun Tan’ın iki resimli kitabı ‘Kızıl Ağaç’ ve ‘Kayıp Şey’ hakkında yazmaya başlamadan önce bu kitapların yalnızca çocuk kitabı olarak değerlendirilemeyeceğini söylemekte fayda görüyorum. Shaun Tan resimli kitaplarını kimler için yazdığını şöyle anlatıyor: “Okuyan ve bakan herkes için.  Yani merak eden;  tuhaflık,  gizem ve gariplikleri eğlenceli bulan,  soru sormayı,  hayal gücünü kullanmayı seven,  dikkatini ve zamanını bunlara adamaya hazır olan herkes için”
Gri Bir Odada Apansız Açan Çiçek 
Kızıl Ağaç;  kara gölgeler altında ezilen insanların yaşadığı bir yerde, umutsuz günlere uyanan, kendisini ve hayallerini arayan bir kızın hikâyesi.  Herhangi bir yer ve zamana ait değil bu hikâye.  Her şey kasvetli ve gridir, herkes başı önünde yürür. Hiçbir şey duymadan,  görmeden yaşamaktadır insanlar. Unutulmuş bir kıyıda ışığı arayan kızın dertleri her geçen gün büyümektedir ancak derdini anlatacak kimseyi bulamaz,  “dünya sağır bir makinedir.”  Daha iyi şeylerin gelmesini beklemektedir kız. Beklediği daha iyi şeylerse, o gerçekleşmesini beklerken yanından geçip gitmektedir.  Zaman her şeyi daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz. Dertler büyür, korkunç akıbetler yaklaşır.  “Bazen bilemezsin, ne yapman gerektiğini, aslında kim olduğunu veya nerede bulunduğunu” der ve umudu arar sabırla. Ama her yeni gün bir öncekinin aynıdır ve hayat böyle geçecektir sanki.  Bir gün hiç beklemediği bir şey olur,  gri odasının ortasında kızıl bir çiçek açar.  O çiçeğin “tam da hayal ettiğin gibi” koca bir ağaca dönüşmesi değil midir umut?

11 Aralık 2013 Çarşamba

Milyon Milyar Tane Yıldız Sayan Uykusuz: Koyun Russell[i]


Koyun Russel
Yazan ve resimleyen:  Rob Scotton
Çeviri: Berfu Durukan
Mandolin Yayınları, 2012
3+ yaş
Işıl Kızılırmak

Uzun bir gecede hele de uykunuz kaçmışken yapılacak en iyi iş kitaplara sarılmaksa, bizim size iyi bir önerimiz var. Siz, uykuyla başı dertte bir koyunla sizi tanıştırmak istiyoruz. Buyrun; dünyanın en komik koyunu Koyun Russel ve onun Kurbağapoposu Çayırı'ndaki gizemli dünyasına.

Uzun bir günün ardından etrafınızdaki herkes mışıl mışıl uyurken uykunuz mu kaçtı? Sağa sola döndünüz, uyumak için elinizden geleni ardınıza koymadınız ama kayıp uykunuz hala evine dönmedi mi? Sakin olun, yalnız değilsiniz. Kurbağapoposu Çayırı’ndan bir dostunuz da gelmek bilmeyen uykusunun peşinde. Peki, biz koyunları sayarak uyumaya çalışırken Koyun Russell ne yapacak?

Russell ve arkadaşları Kurbağapoposu Çayırı’nda yorucu bir gün geçiriyorlar. Öyle yorucu bir gün ki inanın yerlerinde olmak istemezsiniz! Günün sonunda kimi oyuncak ayısına kimi battaniyesine sarılır koyunların, dalarlar mışıl mışıl bir uykuya. Russell’ın gecesiyse biraz uzun sürecek gibi. Bir türlü gelmeyen uykusunu davet etmek için karanlığı bekler ama gelen uykusu yerine karanlık korkusu olur. Bu hazin uykusuzluk macerasında onu yalnız bırakmayan kurbağa dostuyla bir kamyonet kasasına, bir ağaç kovuğuna konuk olur. İşe yaradı mı dersiniz? Hayır, bu mekanlar hiç de rahat değildir ve uykusunun gittiği yerden gelesi yoktur pek. Sonunda saymaya karar verir. Uykusuz bir koyun olarak neyi sayabilir acaba? Ayakları? Çok kısa sürer bu sayma işlemi. Yıldızları sayar sonra ve kahkaha attıran enfes bir rakama ulaşır. Sonra insanoğlunun yöntemini dener, eşi dostu sayar… Nereye kaçtığını bilmediği uykusunun peşinde bütün gece  gezen Russell’ın gözleri nihayet kapandığındaysa çayırdakiler kahvaltı edip, gazeteleri okumaktadırlar.

Güneşe Akın Eden Yarışçı

Günle Yarışan Yarışçı
Ahmet Önel
Resimleyen: Elif Balta
Elma Çocuk Yayınevi, Kasım 2013.
7+ yaş


Mehmet Özçataloğlu

  Günle Yarışan Yarışçı” kentsel dönüşümün çocuklar üzerindeki etkisini anlatan, keyifle okunan, eğlenceli bir kitap.

Geçenlerde doğduğum evi tekrar görebilmek için eski mahallemize yol aldım. Yıllar yıllar sonra hem o günleri belleğimde tazelemek hem de çocuklarıma o evi gösterebilmek için yüreğim pır pır girdik sokağa. Bu kadar uzun süreden sonra her şeyin yerli yerinde olması şaşırtıcıydı gerçekten. Her şey yerinde duruyordu ama doğduğum ev ne üzücüdür ki yerinde yoktu. Yine de “kentsel dönüşüm” adı verilen tarih celladının mahalleme girememiş olması sevindiriciydi.

Bütün bunlar Ahmet Önel’in “Günle Yarışan Yarışçı” isimli kitabını okurken aklıma geldi. Elma Çocuk tarafından yayımlanan kitapta; kentten uzakta, doğanın içinde yaşayan bir çocuğun, Yiğit’in öyküsünü okuyoruz. Köpeği Karadut’la birlikte gezindiği bir gün Yarışçı’yla karşılaşır Yiğit. Ve öyküsü bu şekilde başlar. Yiğit’in öyküsü biraz da bizim öykümüzdür aslında. Otuzlu yaşlarını yaşayanların öyküsü… Şimdiki çocuklar doğadan ve doğallıktan uzakta, apartmanların arasında güneşi görmeden oynuyorlar. Bu yüzden Yiğit’in öyküsü büyükler için anısal, çocuklar içinse imrenilecek türden bir öykü. Yaşadıkları mahallede yapılacak olan yol için çalışan işçilerle Yiğit’in mücadelesidir bu kitap. Acaba ne yapsa da yol çalışmasını durdursa? Sonunda mı? Sonunu söylemeyeyim ki okuyucular meraklansın. Kazanan kim oldu dersiniz? Yol işçileri mi, Yiğit mi?

4 Aralık 2013 Çarşamba

Hitler “Yurdumu” çaldı.


     
Hitler Oyuncağımı Çaldı
Judith Kerr
Çeviri: Berfu Durukan
Tudem Yayınları, 2013, 1. Basım
7+ yaş
Özgül Kılınç

Bugün hala milyonlarca insan kaçakçılığı sonucu hayatını yitirirken ve yine milyonlarca insan doğduğu, büyüdüğü, anılarına mesken olan topraklardan ayrılmak zorunda bırakılırken savaş çığırtkanlarına iki çift laf etmek gerek. Savaşa Hayır!

II. Paylaşım Savaşı ya da daha yaygın bilinen adıyla II. Dünya Savaşı... Milyonlarca insanın yaşamına mal olan bir savaş ve bu savaşın ortasında kalmış insanlar... Her sınıftan gelmiş, büyük çoğunluğu Yahudi, milyonlarca insan bu savaşta toplama kamplarında yaşamını yitirdi ve bunların 1,5 milyonu çocuktu. 

Bir Direniş Öyküsü: Ben Bir Gürgen Dalıyım


Ben Bir Gürgen Dalıyım
Hasan Ali Toptaş
İletişimYayınları, 2011, 4. Basım
11+ yaş
 Evrim Gökçe


 Büyürken başınıza gelen tuhaflıklardan biri, öğrendiklerinizi “ne zaman, ne vesileyle” edindiğinizi merak ettiğiniz anlardır. Kategorizasyonunuzun “iyi ki öğrenilenler” bakiyesinde, ne zaman düştüğünü merak ettiğiniz veriler birikmiştir.

Şimdilerde çocuk kitaplarını okurken, aklınıza bu düşebilir. Bu kitabı çocuk olsam “köknar” ağacını bilmek için okumalıymışım ya da anne-baba olsam çocuğuma “travers ne demek” diye sordurmak için önermeliymişim diye düşünebilirsiniz.

Çocuğunuz için okuma önerileri seçmeye çalışan biriyseniz, kızınız, ağaçlardan köknarı, Hasan Ali Toptaş’tan öğrensin isteyebilirsiniz. “Kalkgidelim mavilerin, kırgın sarıların ormanda olduğunu bilsin” diyebilirsiniz oğlunuz için.

Toptaş’ın direniş yılları adını verdiği bölümde, insanoğlunun kendisine el uzatır kaygısıyla, direnmeye başlayan, boyun eğmeyen gürgen ağacının ağzından, direnişin kendisine daha önce bilmediği anlamlar kattığı itirafını, çocuğunuzun okumasını can-ı gönülden dileyebilirsiniz.

Olur da kesilirse, boyun eğmeyen gövdesiyle bir salıncak ya da kara pürçekli oğlanların, ela gözlü kızların uyduğu işlemeli, boncuklu bir beşik olmak isteyen gürgenin hayalleri, “insana dair” diye sevinebilirsiniz.

Lakin aynı kitapta, çocuğunuzun çok tanık olmasını istemediğiniz ayrıntılandırılmış bir ölüm tarifine, boyun eğmeyen gürgenden yapılan bir dar ağacı anlatısına tanıklık etmesinin ağır olacağını da düşünebilirsiniz.

“Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense” ifadesindeki sevmeli maruzata hayran olabilir ama “çocuğumda insanların dünyayı sevmediklerine dair bir his uyandırmasam mı” diye endişe edebilirsiniz.