Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bir Direniş Öyküsü: Ben Bir Gürgen Dalıyım


Ben Bir Gürgen Dalıyım
Hasan Ali Toptaş
İletişimYayınları, 2011, 4. Basım
11+ yaş
 Evrim Gökçe


 Büyürken başınıza gelen tuhaflıklardan biri, öğrendiklerinizi “ne zaman, ne vesileyle” edindiğinizi merak ettiğiniz anlardır. Kategorizasyonunuzun “iyi ki öğrenilenler” bakiyesinde, ne zaman düştüğünü merak ettiğiniz veriler birikmiştir.

Şimdilerde çocuk kitaplarını okurken, aklınıza bu düşebilir. Bu kitabı çocuk olsam “köknar” ağacını bilmek için okumalıymışım ya da anne-baba olsam çocuğuma “travers ne demek” diye sordurmak için önermeliymişim diye düşünebilirsiniz.

Çocuğunuz için okuma önerileri seçmeye çalışan biriyseniz, kızınız, ağaçlardan köknarı, Hasan Ali Toptaş’tan öğrensin isteyebilirsiniz. “Kalkgidelim mavilerin, kırgın sarıların ormanda olduğunu bilsin” diyebilirsiniz oğlunuz için.

Toptaş’ın direniş yılları adını verdiği bölümde, insanoğlunun kendisine el uzatır kaygısıyla, direnmeye başlayan, boyun eğmeyen gürgen ağacının ağzından, direnişin kendisine daha önce bilmediği anlamlar kattığı itirafını, çocuğunuzun okumasını can-ı gönülden dileyebilirsiniz.

Olur da kesilirse, boyun eğmeyen gövdesiyle bir salıncak ya da kara pürçekli oğlanların, ela gözlü kızların uyduğu işlemeli, boncuklu bir beşik olmak isteyen gürgenin hayalleri, “insana dair” diye sevinebilirsiniz.

Lakin aynı kitapta, çocuğunuzun çok tanık olmasını istemediğiniz ayrıntılandırılmış bir ölüm tarifine, boyun eğmeyen gürgenden yapılan bir dar ağacı anlatısına tanıklık etmesinin ağır olacağını da düşünebilirsiniz.

“Keşke insanlar dünyayı sevmeyi öğrense” ifadesindeki sevmeli maruzata hayran olabilir ama “çocuğumda insanların dünyayı sevmediklerine dair bir his uyandırmasam mı” diye endişe edebilirsiniz.


Çocuk kitabı mı, değil mi?
Şimdiki yayınevinin “çocuk kitabı” diye tanıtmadığı, önceki yayınevinin “çocuk kitabı” dediği, sahiden de kimlere ait olduğunun tartışılması gereken bir kitap “Ben Bir Gürgen Dalıyım”.

İnsanın zalimliğine yalnızca insanın karşı koyabileceğini, kapı olmanın üzerindeki “kilit” yüzünden sevimsiz, pencereliğin ise dışarıya açıldığı için güzel olduğunu anlatırken insanı, özgürlüğü, sokağı yüceltiyor Toptaş. Cephelerin falanca dağda filanca ovada değil, insanın içinde olduğunu, savaş alanı gibi görünen insanın, bir barış bahçesi olup olamayacağını sorguluyor.
Ama darağacını da anlatıyor, orada ayakları yerden kesilen gencecik bir delikanlıyı da.

Toptaş’ın kitabı belki bu kararsızlıkların yarattığı karmaşadan, belki bir çocuğun dünyasına, henüz soyutlama becerisi geliştirmeye devam ederken hüzün dozu derin, zorba denebilecek gerçeklerle girdiğinden olsa gerek, “eşikte biraz daha dursa mı” sorusu uyandırıyor.

Kestane, gürgen, palamut…
Ben Bir Gürgen Dalıyım, sizin için bir “çocuğunuza kitap önerme ön okuması” olmanın dışında ise, sanarız ki Toptaş’ın diline, direniş güzellemeleri ve masalsı göndermelerine, içerilere bir yana sakladığı “insana olan inancına” elbette hayran olursunuz.
Ağaçların isimlerini, renklerin çeşitlerini, Beşparmak Dağları’nı “ben ne zaman öğrenmiştim acaba” diye yanıtını zor bulacağınız eskiliklere dalarsınız.

Olur ya, bir Toptaş kitabı sayesinde, eskiliklere dalışınızdan galip de çıkabilir, bir şarkıyla, ağaçları “iyi ki öğrendiğiniz” ilk zamanları anımsayabilirsiniz.
Kestane gürgen palamut, altı yaprak üstü bulut şarkıları hala söyleniyor mu muamma, ama biliyoruz hala; “orman ne güzel ne güzel” !


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder