Benim
Adım Hiç Kimse
Frank Cottrell Boyce
Çeviri: Arif Cem Ünver
Tudem Yayınları, 2013
8+ yaş
|
Gökçen Düzkaya
Bir ülkede gece
yatağından kaldırılıp sınır dışı edilen çocuklar varsa, o ülke
"gelişmiş" falan değildir!
Bir
belgesel çekmek isterseniz fotoğraflar en büyük yardımcınızdır. Bir kitap
yazmak isterseniz de anılar… Anı öykü yazmak isterseniz, gerçek olması şart ve
daha etkileyicidir. Bir de o gerçeklik toplumsal yapının bağrında açılan
yaralardan biriyse, işte o zaman kesinlikle yazılmalıdır bunun hikâyesi.
“Benim Adım Hiç Kimse” bu yaralardan
birine parmak basıyor. Okuyucuya bir göçebe öyküsü sunuyor. Öyle bir öykü ki,
Moğolistan ile İngiltere’yi buluşturup, fotoğraflarla da süslüyor. Nergui,
Moğolca’da ‘hiç kimse’ demek. Ovo da bir çeşit batıl inanç. Bu öyküde bir
İngiliz çocukla Moğolistanlı iki erkek kardeşin tuhaf ve bir o kadar da
eğlenceli anılarına şahit olacaksınız. Tabi ‘Nergui’ ve ‘Ovo’ sözcüklerinin tam
olarak ne anlama geldiklerine de… Orta Asya’nın steplerinden Liverpool’un
futbol takımına uzanan; iblisi gösterip aslında iblisin yaşamımızı tehdit eden
unsurlar olduğunu da anlatan bu öykü çocuklarımızın yaşadığı kültür
kaynaşmasını da kolaylaştıracak bir empati ortamı sağlıyor.
Ortaokuldayken
İngilizce öğretmenimiz yabancı ülkelerden bize mektup arkadaşları bulmuştu. Bu
sayede yazışarak hem farklı kültürden bir arkadaşımız olacaktı hem de
İngilizcemiz gelişecekti. Benim Filipinlerden bir de Mısır’dan iki arkadaşım
olmuştu. Bu, o güne kadar yaşadığımız en ilginç deneyimlerden biriydi
diyebilirim. Bilirsiniz, çocuklar biraz acımasızdır. Hemen bir boşluk buldular
mı başlarlar dalga geçmeye, kendinden olmayanı dışlamaya. Mektup işi gerçekten
bizim bizden olmayana farklı yaklaşmamızı sağlamıştı bir nebze. Bu yöntemi
tavsiye ederim.
Tüm
bunlar iyi güzel de sorunun kendisi daha doğrusu bu kitaba konu olan öykü
önünde sonunda bir göçmen öyküsü ne yazık ki. Bu sorun düzelmedikçe doya doya
yaşanır mı ki etkileşimler, paylaşımlar, oyunlar? Öyküde de böyle oluyor. Nergui ile Chingis
kardeşlerin Julia ile olan arkadaşlıkları beklenmedik bir ayrılıkla son
buluyor. Geriye kalın bir palto ve bir dizi fotoğraftan başka hiçbir şey
kalmıyor. Buna rağmen Julia iz sürüyor ve yıllar sonra kendisine göre çok çok
farklı olan iki kardeşi bulmayı başarıyor. Tabi ki kalkıp Moğolistan’a
gitmiyor, internet sağ olsun.
Ne
internet ne fotoğraflar ne de kurulan ilişkiler bu yaranın kapanmasını
sağlamıyor. Yazarın da dediği gibi, bir gece ansızın yatağından kaldırılıp
sınır dışı edilen çocuklar varsa bir ülkede, o ülke “gelişmiş” bir ülke falan
değildir. Günümüzün en büyük sorunlarından olan göçmenlik-düzenli göçmenlik
probleminin yaşanmayacağı güzel günleri hep birlikte çocuklarımıza sunmak
dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder