Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği!
Behiç Ak
Günışığı Kitaplığı, 2013
9+
yaş
|
Evrim Gökçe
Velhasıl, Ç güzel bir harftir. Ama kardeşlik, Ç harfine
ihtiyaç duyulmadan da kardeşliktir, reddedilen W’ler ve ‘kötüleri’ hatırlatıyor
gibi görülen T’lerle bile!
Beşinci sınıf
öğrencisi Ali, öğretmeni bir film, fotoğraf ya da söyleşi ile bir hikâye
anlatmasını istediğinde söyleşi yapmayı seçer. Okulda sorulara yanıt vermenin
öğretildiğini ama soru sormanın ihmal edildiğini düşündüğünden, gönlünce soru
sorabileceği söyleşi hem kendisi hem de Ali’nin sonu gelmeyen sorularından
yılgın düşen öğretmeni için hayat kurtaran bir tercih olur.
Kendisiyle
bile söyleşi yapan Ali, insanlığın en büyük buluşuna köfte, hayattaki en büyük
korkusuna ise karnabahar cevaplarını verir.
Soru sormalı
ödevinin dışında Ali’nin hayatında büyük bir yenilik daha vardır. Babası Rıza
Bey, eskiyen dizüstü bilgisayarını Ali’ye armağan eder. Soluğu internette alan
Ali, hayatıyla ilgili bir dolu ayrıntıyı sosyal paylaşım sitelerinde yazmaya
başlar. Öyle ki nüfus cüzdanını kaybettiği için babasıyla nüfus müdürlüğüne
giden Ali’yi, görevli memur bile tüm ‘hikâyesiyle’ internet paylaşımları
nedeniyle tanır. Beri yandan hikayenin düğüm noktasını memur atıverir, Ali’nin
soyadında yanlışlıkla yazılmış bir Ç harfi vardır. Babası hemen bir dilekçeyle
yanlışlığı çözmeye yeltenirken, Ali karşı çıkar, Ç’yi sevdiğini, soyadına
dokundurtmayacağını söyler. O artık Ali HoşgörüÇ’tür.
Rıza Hoşgörü’nün sinsi planı
HoşgörüÇ’lüğünü
ilan eden Ali, facebook hesabından da “Yaşasın Ç harfi kardeşliği” sloganıyla
bir grup kurar. Adının ve soyadının son harfi Ç olanlar gruba üye olurlar. Bir
yandan da Ali ödevini yapmaya devam etmektedir, internetin hayatımıza girip her
şeyi hızlandırdığı balonu, Ali’nin hikâyesinde bir kere daha patlar, Ali’nin
ödevi internette geçirdiği zamanlar yüzünden epey yavaş ilerlemektedir.
Ömür törpüleme
mühendisi amcası, pek de gerçek olmayan hikâyeler anlatan dedesi ile röportaj
derken Ali’nin bilgisayarı bozuluverir ve ödevi de bilgisayarının içinde gider.
Neyse ki romanımız bizi üzmez, Ali’nin ödevi, kim tarafından tamamlandığı
muamma olmakla birlikte öğretmenine ulaşır, çok da başarılı bulunur. Sınıfın
iri gözlü, upuzun saçlı kızı Sevinç bile, ki Ali’nin yürek güplemelerinin
nedenidir, Ali’yi avuçları patlayana kadar alkışlar. Ali bir internet fenomeni olmakla
kalmaz, sınıfın ödevden en yüksek notu alan çocuğu da olur. Ali’mizin keyfi hem
kaçık hem yerinde, Sevinç’in ilgisinden hem kafası karışık hem memnun, ödevinin
tamamlanmış ve esrarengiz şekilde ortaya çıkışından hem mutlu hem şüphelidir.
Ali
beklenmedik şöhretiyle meşgul oladursun, babası Rıza Hoşgörü, oğlunu Ç harfinin
yarattığı ‘baş dönmesinden’ kurtarmak için sinsi bir plan kurar. Ç harfi
kardeşlerinin tümünü, adını Mehmetç, Ziyaç, Zehraç, Hüseyinç’e çeviren 80
kişiyi, yemeğe davet eder. Yemek bir ‘aydınlanma’ anına tanıklık eder, Rıza
Hoşgörü’nün planına gerek bile kalmadan, çocuklar Ç harfi olmadan da bir araya
gelebileceklerine, Ç’siz de arkadaş kalabilecek, mutlu olabileceklerine kanaat
getirirler. Romanın da yavaştan sonuna geliriz.
Ç neden güzel bir harf, peki ya T ve W ?
Kitabın, sosyal
medyanın musallat olduğu ve bir başka forma dönüştürdüğü arkadaşlıkların
eleştirisini tatlı bir dille yapışı bir yana, Ç sahiden de güzel bir harf.
Okunuşuyla düşünün, yanına aldığı ince bir ‘e’ ile bir ülke kurabilir, o
ülkenin özgür ruhlu çocukları arkadaşlık etmek için internet dolayımlarına
gerek duymadan, sokaklarda spor yapan, dans eden, birbirlerini facebook
hesaplarındaki fotoğraf altlarındaki yorumlarda değil yanaklarından öpen tatlı
arkadaşlar olabilirler.
Ya da
sayamayacağınız tuhaflıkta sebeplerle sevdiğiniz Ankara’nın bağlarından,
soyismindeki Ç’nin yanına sesli bir harf almayan bir roman karakteri, sevmekle
gülmek arasında kaldığınız, özlem gibi dostane hisler beslediğiniz tek polis
olabilir.
Velhasıl, Ç
güzel bir harftir. Ama kardeşlik, Ç harfine ihtiyaç duyulmadan da kardeşliktir,
reddedilen W’ler ve ‘kötüleri’ hatırlatıyor gibi görülen T’lerle bile!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder