Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

2 Nisan 2014 Çarşamba

Boyun Eğdirilmiş Bir Ailenin Yoksulluktan Kurtuluş Mücadelesi


John Steinbeck
İnci
12 yaş ve üstü

Hüseyin Ozan Uyumlu

Umut ve umutsuzluk arasında sallanan satırlar, sizi de bir o yana bir bu yana sallayacak.

Bu bir kurtuluş mücadelesinin öyküsü. Yoksulluktan, ezilmişlikten, insan yerine koyulmamaktan kurtuluşun mücadelesi.,,
Derin doğa betimlemeleriyle başlıyor “İnci”, ama çocuk veya gençlerin dağarcığına çok uzak değil. “La Paz”: Sömürgeleştirilmiş, halkına boyun eğdirilmiş bir doğa harikası… Doğal yaşamın içinde keçilerle, horozlarla, yaban güvercinleri ile ve zehirli akreplerle birlikte yaşayan, geri bıraktırılmış bir halk… Zehirli akrebin sokmasıyla ölüme yaklaşan küçücük bir çocuk: Coyotito… Babası Kino ve annesi Juana’nın zorlu hikayesi böyle başlıyor. İşte onların türküsü bu…

Doktor mu? Doktor var elbet. Rahat koltuğunda oturup yağ biriktiren, parası olmayana bakmayan bir koca göbekli doktor var elbet. “Kasabada taş evlerde oturan zengin ailelere bakan bir doktor niye baksın onlara? “Gelmez” dedi alandaki insanlar. “Gelmez” dedi kapıdaki insanlar. “Doktor gelmez” dedi Kino, Juana’ya… Zaten insan yerine bile koymuyordu doktor onları, hayvan varmış gibi davranıyordu karşısında, Kino ve onun soyundan olanlara.
Kino’nun dünyada sahip olduğu en değerli şey kanosuydu, ekmek teknesiydi kano onun. Denizin dibine kendini bir taşla çekip, inci buluyordu. Buluyordu bulmasına ya, aslında tek bir tüccara çalışan “inci lobisi” yok pahasına alıyordu cânım incileri ellerinden. Ama bu inciyi veremez Kino. Bu kez vermez, doğanın bir lütfu gibi bulduğu dünyanın en güzel incisini. Çünkü inci, bebeğinin canını kurtaracak. Çünkü inci onun canı. Bu inciyle yaşayacak bebek, okula gidebilecek ve okuduğu gerçekleri anlatacak babasına da. Kandıramayacaklar artık onları. Hem güzel giysiler ve bir tüfek alacak. Kilisede evlenecekler Juana’yla. Mutlu bir hayat yaşayacaklar. Ama inciyi nerede paraya çevirmeli? Başkente gitmesi gerek Kino ve Juana’nın. Başkentte hayatlarını kurtarabilecek parayı almayı umuyorlar. Hem inciyi çaldırma korkusu hem yolculukta yaşananlar tam bir serüven akışına sokuyor insanı. Acaba ne olacak diye beklediğiniz satırlar oluyor. Heyecan hiç bitmiyor ve nefesinizi tutarak okuyorsunuz. Bu yolculukta başlarına ne gelirse gelsin, Kino kararlı. Ne olursa olsun bu oyun devam etmeli. Karıncaların önü kesilirse ne yaparlar? Mutlaka bir yolunu bulup yollarına devam ederler. Kino’nun karıncalardan ne farkı var ki?
Dramatik bir öyküsü var kitabın, fakat bu dramatik öykünün içinde yaşama duygusu, azmi ve direnci eksik kalmıyor: “Bu da her sabaha benzeyen bir sabahtı, ama tüm sabahların içinde en güzel olanıydı.”. Öykünün akışında her an kurtuluş umudunu hissediyorsunuz. Herkes karşınıza dikilse; komşular, tüccarlar, doktorlar ve cümle alem, yine de direnç varsa kurtuluş umudu da yok etmez kendini.
La Paz’da herşeyin türküsü var: Denizin, toprağın, bebeğin, umudun ve cesaretin… Hep bir türkü çalınıyor insanın kulağına. Türkü doğurmak parayla değil ya!
Kino’nun türküsü bu. Gölgeleri siyah, bahtları siyah insanların türküsü… Her zorluğa rağmen yalnızca inci alıcılarına değil, tüm düzene, tüm yaşam biçimine meydan okuyan  Kino’nun türküsü dinlenmeye değer…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder