Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

23 Nisan 2014 Çarşamba

Evvel zaman içinde ya da ‘Hebû Tunebû’


Özkan Öztaş

Çocukluğun kıyısında, anıların başköşesinde yıllanan masallar… Bilge hallerden süzülüp gelen o masallar ki Kürt çocuklarına soğuk gecelerde sıcak bir yatak, uzun yolculuklarda iyi bir arkadaş ve savaş zamanlarında güvenli bir sığınak olmuştur.

Ortadoğu’da özellikle de Kürdistan’da masallar sözlü kültürün en önemli ürünü. Kürtler bilindiği üzere daha çok sözlü edebiyat, sözlü kültür ve sözlü tarih ile hafızalarda yer etmiştir. Bilinen en güzel destan, hikâye ve masallar da bu sözlü ürünlerin yazıya derlenişi olmuştur. Ünlü Mem Alan efsanesi Ahmedê Xanî’nin kaleminden Mem û Zîn’e dönüşürken, Siyabend û Xece ve Newroz kâğıda işlenirken bir yandan da kulaktan kulağa aktarılıyordur.
Çocuklar yanan sobanın yanında soğuk ve uzun kış gecelerinde genelde kadınların anlattığı masallarla büyüdüler. Anlatıcılar o meşhur girizgâha, “Bir varmış bir yokmuş” faslına başlarlardı; Hebû Tunebû diye.
Erkekler genelde yiğitliğin, kahramanlığın, amansız sevdaların, faydasız kavgaların, Mirlerin ve dirliklerin hikâyesini anlatırlardı. Dengbêjler bu anlatılarıyla kıymetli ve her evin konuğuydu. Masal da anlatırlardı elbette. Ancak masal deyince akılda ilk canlanan imge sanırım kadınlar.

Bir varmış bir yokmuş diye başlayan Kürt masalları, pastoral etkisi güçlü ve lirik anlatılardır. Dünyanın en önemli fabl örnekleridir Kürt masalları. Çocuklar kahraman bir böceğin nasıl da insanları yendiğinin hikâyesiyle dalarlar düşlere.

Kürt masalları ve çocuklar deyince akla ilk gelen şey yatağında uykuya dalmazdan önce masal dinleyen bir görüntü değildir. Genelde bir anlatıcının etrafına kümelenmiş çocuklar, gözlerindeki o büyük heyecan ile dudaklardan dökülen hikâyeler gelir akla. O köy evlerinde şair Rejan Bernas’ın da dediği gibi “Bir yatakta beş kafa on ayak neydi bizi ısıtan?”. Kürtçe masallarla büyüyen çocuklar da dünyanın tüm çocukları gibi bulamadı masal gibi yaşanası bir dünya.

Kürtçe Masalların Dünya Masallarındaki Yeri

Kürtçe masalların neredeyse birebir benzerlerine dünyanın farklı ülkelerinde de rastlamanız çok olası. Buradan kastım Mezopotamya’nın o yoğun kültür etkileşimi değildir. Birçok Avrupa ülkesinde de Kürtçe masallara rastlama ihtimaliniz vardır. Bunun nedeni Kürdistan’ı gezen misyonerlerin, seyyahların, şarkiyatçıların, Osmanlı döneminde görevlendirilmiş Alman kökenli askerlerin, Kürdologların derlemeleridir. Kimileri bunları yazdıkları kitaplarda anlatırken kimileri de kaynak belirtmeden taşımıştır dünyaya. Bugün Kürt illerinin pek çoğunda okuma yazma ve Kürtçe dışında dil bilmeyen yaşça ileri insanların anlattıkları masalları dinlediğinizde canlanır hemen o “meşhur” Avrupa masalları.

Yazıya geçirilebilen Kürtçe masallar anlatılanların yanına denizde kum tanesi gibi kalıyor. Bu yanıyla etnologların kanımca en önemli katkısı bu masalları derlemek ve okuyucularla buluşturmak olacaktır. Çünkü sözlü edebiyatın bu kadar güçlü olduğu bir kültürde, özellikle de edebiyatın büyük bir bölümünü “halen” sözlü edebiyat oluşturuyorken bu aynı zamanda geleceğe bırakılabilecek en önemli hediye olacaktır. Ya da tersinden ifade edecek olursak, bugünün büyükleri geleceğe çocukluklarını bırakmakla yükümlüdür.

Mezopotamya’da Arap, Türk, Acem ya da Süryani masallarıyla da kesişen Kürtçe masallar mevut iken sadece Kürtlere mal olmuş masallar halen anlatılagelir bilenler ve eğleyenler tarafından.


Ünlü Mem Alan efsanesinin masal olarak da anlatısı mevcuttur. Bu kavuşamayan iki aşığın hikâyesi çocuklara da anlatılmıştır. Tabi destan formatından ve dengbêjin anlattığı o hayatın gerçekliğini de içinde bulunduran formattan daha uzak haliyle.

Kürt masallarında fablın en yoğun örnekleri ile karşı karşıyayızdır. Yoğunlukla yarı göçebe ve toprağa, hayvancılığa bağlı geçim ekonomisi Kürt kültüründe kendini yoğun olarak hissettirir. Bir kuşun verdiği akıl ile yürür çoban ve yine o kuşun hediyeleriyle kurulur düğün dernek. Yaban elde yapayalnız kalan çobanların doğayla baş edişleridir anlatılar. Günlük hayatın yılların boyunca doğa ile iç içe yaşandığı yılların masallarıdır daha çok akıllarda kalan. Peri kızları, Stêrbanu, Nurbanu ve Hîvbanular ile anlatılır ayın güneşin ve yıldızların prensesleri. Mirler sofralar kurar masallarda ama çocuklar oturur her seferinde bu büyük anlatıya. Kimse kalmaz “dışarıda” bu anlatılar başlayınca. Masalın bu sofrasında her çocuğa bir nimet, her uslanmaza bir nasihat vardır daima.

Kendi örneğini ve kendi anlatısını örer Kürt masalları. Karakterler bilindik Batı masallarındakilere benzer ancak hikâye mutlaka Kürdistan’a ayak basar. Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki hain kurt çıkar gelir kapar ihmalkâr çobanın sürüsü. Uyuyan güzel hasta düşmüştür bu topraklarda da şifasını arar gece gündüz. Hansel ve Gratel, Faqi û Beqî’dir, Boro ile Kelo’dur ve yine akıl almaz efsanelere rastlarlar ormanlarda.  Mirin sarayı çikolatadan değildir fakat sofralarında tüm çocuklara yetecek kadar yiyecek vardır daima.

Savaşın Çocuklarına En İyi Sığınak: Masallar

Masallar Kürt çocuklarına soğuk gecelerde sıcak bir yatak, uzun yolculuklarda iyi bir arkadaş ve savaş zamanlarında güvenli bir sığınak olmuştur. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi sanırım Mardin Dargeçit (Kerboran) ilçesinde hikâyesine denk geldiğim olaydır. Dışarıda çatışmalar varken evin yaşça ileri olanlarından biri sırtını pencereye çevirir ve tüm çocukları karşısında ördek yavrusu gibi tek sıra dizer. Bu sayede hem dışarıdaki tahammülsüz savaştan korur çocukları hem de pencereden girebilecek serseri bir kurşunun birden fazla kişiye zarar vermesini önler. Yaşça ileri olan anlatıcı kendini feda etmiş olacaktır pencereden girecek ilk kurşunla. Ve çocuklar dışarıdan gelen kurşun sesleri arasında yine o gözlerinde büyük heyecanla dinlerler, suyun için boğulmayan adamın nasıl da Dicle’nin içinden geçip diyar diyar dolaştığını.

Kürt Masallarından Grimm Kardeşlere…

Seyyahların, Misyonerlerin, Şarkiyatçıların ya da etnologların derledikleri Kürt masallarına rastlamışızdır yıllar sonra Avrupa anlatılarında. Van Bahçesaray’daki örnektir benimkisi. Aynı örneğe farklı Kürt illerinde de rastlamak mümkün olmakla birlikte daha farklı örneklerle de karşılamamız mümkün.

Fatfatilo’dur en kıymetlilerinden bir tanesi. Babasının ikinci kez evlenmesinin ardından annesini kaybeden Fatfatilo yapayalnız kalır hayatta. Sonra kuma gelen kadının zulmü ile büyür yıllar boyunca. Hep dışlanmıştır kumanın kızları tarafından. Gün gelir zaman saman olur. Newroz vakti tüm köylü meydanda eğlenirken, Mir, Fatfatilo’yu görür ve ona âşık olur. Koşar ardından ama babasından korkan Fatfatilo kaçar ondan. Geriye kalan tek şey Fatfatilo’nun ayakkabısının tekidir. Mir ev ev gezerek Fatfatilo’yu arar.

Anlatı herkese tanıdık sanırım. Asıl güzellik ise bunu yaşı 70’lere varan okuma yazma bilmeyen bir kadından dinlenmesi. Hikâye sade ve net. Ve bu kadının Grimm kardeşleri okumadığı aşikâr.

Bu masallarla büyüdü Kürt çocukları ve buradaki saflığı ve güzelliği yakalamaya çalışıyor halen günümüzde. Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri şiirinde geçtiği üzere,


“Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...”

                                                                                    Bilmezlikten Gelmeyin…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder