Mutlu Prens
Oscar Wilde
Çeviri: Nihal Yeğinobalı
Resimleyen: Mustafa Delioğlu
Can Çocuk, 2010
8 yaş ve üstü
|
Ayla Özüm
İnsanlık Anıtı’na ‘ucube’ diyen
uzun adama inat biz Mutlu Prens’e göz kırpıyoruz. Biliyoruz ki biz bize
yeteriz.
Masal
okurken gözleri yaşarır mı insanın? Eğer bu masal Oscar Wilde’ın “Mutlu Prens”i ise evet. Mutlu Prens’in
sizi hüzünlü bir masalın kıyısına götüreceğine emin olabilirsiniz.
Mutlu
Prens her şeyi gören, kocaman yürekli bir heykel. Aslında yaşamı boyunca saraydan çıkmamış, genç yaşta
da ölmüş bir prens…. Heykelinin dikildiği şehri yaşadığı saray gibi bilmiş bu
yüzden de yaşarken yüzünden gülümsemesi eksik olmamış biri. Ama bir gün ölüp de
heykel olunca, o heykel de kentin ortasındaki tepeciğe dikilince mutsuzluk sarıveriyor
kurşundan dökülmüş pamuk kalbini…
Heykeli yapanlar altın, elmas, yakut gibi
değerli taşlarla kuşatmışlar onu. Bu yüzden bulunduğu parka çok sayıda
ziyaretçisi geliyor zaten. Herkes onun güzelliğine, ihtişamına hayranlıkla
bakıyor. Bir saza olan aşkından dolayı göç kervanını kaçırmış kırlangıcın yolu
bu ihtişamlı heykel ile kesiştiğinde, Mutlu Prens’in kentin yoksulluğuna olan
duyarlılığı gözünden yaş olup yağmur gibi yağıyor kırlangıcın üstüne. Neleri
dert etmiyor ki Mutlu Prens?
Kentin
dış mahallelerinden birinde yıkık dökük bir evde yaşayan yoksul kadının hasta
oğlunu, bir evin çatı katında yaşayan parasız pulsuz genç yazarı, babasının
zorla çalıştırdığı kibritçi kızı yani yoksulları, geniş, lüks ve güzel evlerde
zenginlik içinde yaşayan azınlığın umursamadığı geri kalanı, çoğunluğu… Mutlu
Prens sıcak yerlere gitme telaşındaki kırlangıcı ikna etmeyi başarıyor ve
bedenindeki değerli taşları kırlangıç sayesinde bir bir yoksullara ulaştırıyor.
Kırlangıcın yoksullara her uçuşunda bir damla topaklanıveriyor göz ucunuzda… Bu
arada bir damla gözyaşını da kırlangıç için biriktireceksiniz. Çünkü soğuk havaya
bedeni daha fazla direnemeyen kırlangıç, son görevinden sonra Mutlu Prensin
ayaklarının dibinde sonsuz uykuya dalıyor. Değerli taşların yerinde olmadığını
gören belediye başkanı ise bir dilenciye benzettiği heykeli eritilmek üzere
fırına göndermekte gecikmiyor. Kuşlar için de bir yasa çıkarmaya kararlı. Diyor
ki; kuşlar heykellerin yanında ölmesinler, kirletmesinler ortalığı!
Ne
garip bir belediye başkanı tasvir etmiş Oscar Wilde değil mi? Parayla satın
alınabilecek her şeye fazlasıyla değer veren ve güzel olan ne varsa yok etmeye
çalışan böyle belediye başkanları neyse ki bizim kentlerimizde yaşamıyor (!)
Fırında
heykelin eritildiği bölümde, bir damla yaş yanağınızdan aşağıya doğru süzülmek
için harekete geçebilir. Çünkü Mutlu Prensin kurşun kalbi, onca sıcaklığa
rağmen bir türlü erimiyor. Tanrı meleklerini yeryüzündeki en güzel iki şeyi
cennetine getirmeleri için gönderdiğinde melekler ne getiriyor dersiniz?
Hurdaların arasına atılmış kurşun bir kalple ölü kırlangıç bedeni. İşte şimdi hıçkıra
hıçkıra ağlayabilirsiniz açlığa, yoksulluğa… Ve biraz daha kin duyabilirsiniz
sanırım zengin sofralarında aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyen koca göbekli
adamlara ve kadınlara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder