Yazar : Alfredo Gómez Cerdá
Resimleyen : Javier Zabala
Çeviren : Saliha Nilüfer
İletişim Yayınları
2013 / 1. Basım
10+ yaş
|
Neslihan Şen
Bütün hikaye Miguel’in 19.
yüzyılda yaşamış ABD’li şair Walt Withman’ın şu dizelerini duymasıyla başlıyor:
“Her gün dışarı çıkan bir çocuk
vardı; ve baktığı ilk şeyde; dönüşüverdi o nesneye”.
Çocukların hayatın zorluklarıyla
tanışması veyahut ne zaman tanışacağı konusu hep tartışılagelmiştir. Elbette
şanslı doğmuş ve zaten o zor hayatı sürmek zorunda değilse… Çocuk yazınının
kendisi de bu tartışmadan payını alır.
Miguel, bu tartışmada tarafını çok net
ve hem de doğal bir şekilde erkenden tanıştırmada tutuyor. Hatta kitabın en
belirgin özelliklerinden birisinin bu olduğunu söylemek yanlış olmaz. En az
bunun kadar önemli bir diğer konu ise, çok yazık ki çocuklar için yazılan
kitaplarda sıklıkla rastladığımız “çocuk aklını küçümseme” konusu bu kitabın
çok uzağında kalmış. Elimizde çocuk ve yetişkinlerin edebi haz alabilecekleri
bir eser var. İspanyol yazar Alfredo Gómez Cerdá, kurgusu, dili ve gerçekten
anlatmak istediği bir şeyler olan, üstelik heyecanla sonraki sayfası çevrilip,
bir çırpıda okunacak bir kitap kaleme almış.
Öteki
hayatlar
Kelebek sakallı derbeder ile
tanıştığı, daha doğrusu çarpıştığı andan itibaren bütün hayatı altüst olan Miguel’in yedi günü, “öteki”
insanların hayatlarında geziniyor. Kendisi gibi okulda olacağı yerde sokaklarda
çalışmak zorunda kalan Loren ve Chiqui, kocası ve çocuklarını uzaklardaki
memleketinde bırakıp çalışmaya gelen Casilda, babasının zoruyla soyguna katılan
sınıf arkadaşı Mario, savaş sebebiyle ailesini ve ülkesini kaybetmiş Afrika,
yalnız, hasta fakat hayatta en çok önemsediği şey okul ve çocuklar olan
Akordeon lakaplı öğretmen ve bütün hikâyenin başı, hatta sonu, evsiz adam. Orta
sınıf bir ailenin tek çocuğu olan Miguel’in her günü bu insanların arasında ve
onlarla beraber geçiyor. Oysa hiçbirinin hayatlarının farkında değil. Hayatta
sahip olmak istediklerine rahatlıkla erişebilen her çocuk ve her yetişkin, gibi
onların da dertlerinin ancak kendisininkiler kadar olduğunu düşünüyor. Hangi
süt markasını seçeceği, işyerindeki toplantıya vaktinde yetişip yetişemeyeceği,
pantolonuyla uyumlu ayakkabıların ne renk olacağı, sevdiği müzik grubunun
albümünü alıp alamayacakları gibi dertler…
İçeriden
bakmak
Miguel, Whitman’ın gizemli
dizeleriyle, bu hayatlara içeriden bakma şansına sahip oluyor. Yoksa
şanssızlığı mı desek! İlk şaşkınlığı sokaklarda çalışan Loren’in şikâyetini
duyduğunda oluyor. “Dünyada buradan daha iyi bir hayat sürebileceğin bir yer
vardır mutlaka”. Çekip gitmek istiyor bu hayattan Loren. Miguel ise Loren’in
“bu dünyayı” neden terketmek istediğini anlamakta güçlük çekiyor. Kendisine
sorsalar halinden memnun. Peki bu çocuk neden şikayet ediyordu ki o zaman?
Her gün evlerine gelen yardımcı
kadın Casilda’nın, Amerika’nın kalbi memleketinden ve orada yaşayan çocukları
ile sevgili eşine olan hasretinden haberi de yine bu dizelerle gelen esrarengiz
serüven sayesinde oluyor. Parkta bankta oturan konuşmayan kız çocuğunu hiç
görmemiş bile. Annesi ya da babasının arabasıyla bir koşturmaca halinde geçen
sabah okula gidişleri sırasında farketmesine imkân olmayan Afrika’nın farkına
Casilda sayesinde varıyor.
Herkesin tembel ve başına buyruk
olduğunu düşündüğü sınıf arkadaşı Mario’nun sırrını da bu şekilde keşfediyor,
hep birlikte dalga geçtikleri öğretmenleri Don Alfonso nam-ı diğer
Akordeon’unkini de.
Hırsız
var, hırsız vaaar!
Çocukların farkındalıklarını ve
duyarlılıklarını geliştirmek adına Miguel,
çocuk yazınında önemli bir yere sahip olacaktır. Didaktik bir öğretme ve
şekillendirme üslubunu pas geçerek çevresindeki insanları ve hayatları merak
ettiren, empati geliştirmesine yardımcı olan tarzı kitabı cazip hale getiriyor.
İçinde yaşadığı fanustan çıkıp, etrafındaki insanların yaşamlarına bir göz atma
imkânına kavuşması Miguel’i olduğundan da iyi bir insan yapıyor. Sonunda
bayrağı başka bir çocuğa devrediyor. Devrettiği çocuğu seçimi de oldukça
bilinçli. Sokak çocuğu Chiqui’yi değil de kendisi gibi başı önünde yürüyen
başka bir çocuk.
Satır aralarında günümüz
çocuklarının gündelik uğraşları, sevdiği şeylere de gönderme yapılıyor.
Kitaplar, bu uğraşlar içerisinde yerini ancak Miguel’in odasındaki rafları
süsleyerek alabiliyor.
Yazar, hırsızlık kavramını da
sorgulatıyor. Çalmayı olumlama değil bu. Fakat takdir edersiniz ki; 1997
yılında baklava “çaldığı” için ağır hapis cezası alan Antepli çocuklar bir
tarafa, akıl ve hayale sığmayacak miktarda para ile tüm ülkeyi dolandırdığı
ortaya çıkan “büyük hırsız” diğer tarafa.
Birçok ödül almış olan yazar
Alfredo Gómez Cerdá’nın dilimize çevrilmiş bu ilk kitabı Saliha Nilüfer’in
çevirisi ile İletişim Yayınları’ndan basıldı. Bu yaş grubuna hitap eden
kitaplarda pek rastlamadığımız resimlemeler, Miguel’in sayfalarında yerini almış. Büyüklük küçüklük
kavramlarının ve kişi ile nesnelerin deformasyona uğradığı renkli
ilüstrasyonlarda çocuk kaleminden çıkmış bir hava var. İspanya doğumlu Javier
Zabala bazılarını kendisinin kaleme aldığı 70’den fazla çocuk şiir ve öykü
kitabı için ilüstrasyonlara imza atmış. Zabala, İtalya’dan Meksika’ya, İran’dan
Küba’ya dünyanın çeşitli ülkelerinde ilüstrasyon dersleri veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder