Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Uyan ve Hayal Kur!

Neslihan Şen

Kısa bir süre önce raflarda yerini alan “Uyanış Öncesi Öyküleri” nin çizeri kitabı atfederken; “Donmuş bir buz parçası olmaktan kurtulmaya başlayan tüm insanlar için, ve donmuş bir buz parçası olmaktan kurtulmama yardım eden tüm insanlar için...” diyor. Myriam Cameros bize de göz kırpıyor bu sözleriyle.

Bugünlerde parklarda bir kuşatma var. Eli silahlı adamlarla zırhlı araçlar tarafından. Şehirde nefes alabilmek için kalan nadir alanlar olan bu parkların etrafında gündüzleri de bu kuşatmayı görebilirsiniz. Oysa şehrin orta yerinde yaşayan parklar, havasını alıp götüren bu ortam olmadan ne güzeldir. İçinde çadırları, çocukları, kitapları ile. Parklarımızı kuşatanlara dair, “Uyanış Öncesi Öyküleri” kitabının önsözünden:
- ”Şu bizim Pippi Uzunçorap var oldukça bu şehirde polise ihtiyacımız yok” dedi bir ses.
- Çok haklısın! - diye bağırdı öteki.- Kaplanları ve kötü adamları etkisiz hale getirmek için Pippi yeter de artar bile.
- “Tabii ki bir polise ihtiyacımız var!” - dedi Pippi- . “Bisikletlerin yasak alanlarda doğru şekilde park edilip edilmediğini birileri kontrol etmeli” diye de ekledi.
Astrid Lindren, Pippi Uzunçorap.

“Uyanış Öncesi Öyküleri” sıradışı çizimleri ile gündelik hayata çocuklara özgü hayal gücü ile göndermeler yapan bir kitap. Üç temel hikaye var. Doğrucu şimşek olmak istemeyen “Datruelo”, bir yerde kımıldamadan durmak zorunda kaldıklarında kendilerini kötü hisseden “Seksek Yıldızlar” ve her birinin ayrı hikayesi olan “Renkler.” Devamında ise yazarın yetişkinler için yazdıkları ile kitabın ortaya çıkışındaki katkılarından dolayı teşekkürleri bulunuyoruz. Tümüne bakınca, kimi sayfalar bazı yaş gruplarına daha fazla hitap etmekle birlikte, her yaş grubuna seslendiğini düşünmek mümkün. Tıpkı yazarın hayal ettiği gibi.
Ölürüm de doğrucu olmam!
Datruelo sıradışı bir şimşek. Şanssızlık o ki doğrucu şimşekler imal edilen bir yerde tutsak ve onun, en büyük yasaklardan olan, yağmur damlaları ve güneşle olan dostluğuna tahammül edemiyorlar. Her seferinde cezalandırılsa da hiçbirşey Datruelo’yu doğrucu şimşek olmaya ikna edemiyor. Yani güçsüzlere kötü davranmaya. Nihayet, yerküreye göndermek cezasına çarptırılıyor Datruelo. Cezaların en büyüğüne. Bu büyük cezadan gökkuşağının hikayesine nasıl yol aldığımızın sırrı ise kitapta sizi bekliyor.
İçinde bir seksek yıldızı var mı?
Seksek yıldızlar, gündüzleri durup durmaktan sıkılan yıldızlara deniyor. Güneşle birlikte yükselmek ve başka dünyaları tanımak için yanıp tutuşuyorlar. En sonunda, ayın da önerisiyle, aydınlanmaya en çok ihtiyaç duyan dünyaya gitmeye karar verirler. Bir yandan da onlara öğütlüyor ay: “Sıkıca sarılın birbirinize, ama sımsıkı, kocaman bir yıldıza dönüşmeyi başarıncaya kadar.” Derken yeryüzüne düşen yıldızların herbiri içine gireceği bir kişiyi seçiyor. Ve insanlar birleştikçe, içlerinde taşıdıkları yıldız o kadar çok parlıyor. Yazar soruyor:
“Ya sen, içinde bir seksek yıldızı barındırıyor musun?”
Kötüler renksizler
Her rengin bir hikayesi var. Sarı insanları besliyor ama uzun zamandır adaletsiz dağıtılıyor. Kırmızının hep başı belada; siyasi bela, aşk belası. Mavi ve pembenin ise sınırlarını çizmişler. Bu sınırların ötesinde; mavi bebeklere bayılırmış, pembe ise topla oynamaktan olağanüstü keyif alırmış. Oysa topla oynayanın pembeyi sevmesi hiç mümkün olur mu? Sonunda kaçıp oyuncakları değiştirmeye kalkışırlar. Onları korkutan ve baskılayanlar ise kötüler, yani renksizler. Karışmaya karar verirler, renksizler onları yakalayamasın diye. Ve ortaya leylak rengi çıkar, hem futbol oynar, hem bebeklerle.
Uçmak isteyen bir kızçocuğu varmış. Tek başına başaramamış ve yardım istemiş. Sonra yardım edenlerle beraber yarattığı güzel dünya sayesinde uçmayı başarmış. İşte böyle anlatıyor yazar kitabın ortaya çıkış hikayesini. Ve son söz: Uyan ve hayal kur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder