Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Gördüğüm düş gerçek olsaydı!




Neslihan Şen
 
Çocuklar için yazmasaydı da yine onu çok sevecektik. Oysa yüzlerce öyküyü onlar için kaleme aldı ve küçük okurlarıyla erkenden buluşmak için bir fırsat yarattı. “Anıtı Dikilen Sinek” bu öykülerden birkaçını bir arada sunuyor. Duygusal, iğneleyici, kimisi eşekli sinekli, kimisi alili vasilli ama illa ki gülmeli.
Haziran günleri, anıtı dikilecek çok insanın hikayesiyle dolu. İnsanlığın direnişi anıtlaştı bu sıcak yaz günlerinde. Belki bir gün gezi parkına, güven parka da anıtı dikilir insanlığın. Hikaye bu ya, bizim inatçı sineğin de anıtı dikiliyor, pencerenin orta yerine. Öteki sinekler pinekleyip dururken, bizimki karanlıktan aydınlığa çıkmayı kafasına koymuş. Pencerenin dışındaki aydınlığı görürken kim tutabilir onu karanlıkta? İnatçı ve umutlu olduğu gibi okuryazar ve meraklı da. Işık hızına ulaştı mıydı, camın öte yanına geçebilecekti. Ve en sonunda hikayesi yazılan da pinekleyen sinekler değil anıtı dikilen sinek oldu.
Galapintop’tan kim korkmaz! Hele de ne olduğunu bilmiyorsak. Kurnaz kurtlar, bu büyük tehlike karşısında koyunları bir araya toplamaya çalışıyorlar. Yani “her zamandan çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bu günlerde...” tüm koyunları bu yalanın peşine doluyorlar. Aziz Nesin hikayenin sonunda, ne yazık ki dünyada da sömürgeci kurtlar ile çıkarcı ve alçak koyunların varlığına işaret ediyor.
Horozbina taşılı, midye kabuğu ve insan heykelinin kırık başı. Binlerce yıl yerin dibinde gömülü kalsalar da günışığına yeniden kavuşacaklarından şüpheleri yok. Kurtarıcılarının insan olacağından da. Çünkü “insan yaratıcıdır, insan yapıcıdır, insan kurucudur...”
Savaş istemiyoruz elbette. Torunlarına öğretme bahanesiyle uçurtmalarıyla tepelere tırmanan yaşlı çocukların uçurtma savaşı ise başka bir savaş. Gün geçtikçe uçurtmaların ve uçurtma uçurulacak alanların yokolmaya başladığı, belli ki kitabın yazıldığı günlerde de işaretlerini veriyor. Murat’ın dedesi de ona hüzünle kentin, bu alanları nasıl yuttuğunu anlatıyor. Murat’ın ve dedesinin kalan alanlara sahip çıkacak olması çok anlaşılır olmaz mıydı sizce de?
Yılbaşlarında çocukların hediyeler aldığını çoğu kimse bilir. Yoksul çocukların ise hediye verecek kimseleri olmadığını pek az kişi. Elbette işçi çocuğu Mehmet bilenlerden. Mahalledeki çocuklarla birlikte yaptıkları Kar Baba, çocuk büyük tüm yoksulların dostu. En azından, karın altında üşüyen ayaklarının ateşlendirdiği Mehmet’in rüyasından öyle. Kar Baba canla başla yoksullar için çalışıyor, bir fırının başında eriyip gitme pahasına. Ah Mehmet, senin de dediğin gibi, keşke gördüğün düş gerçek olsaydı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder