Çocuk Kitaplığı

Çocuk Kitaplığı

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Sizin Mahallede De Kızılderililer Var Mı?



Ahmet Güçiz

Bazı kendini bilmezler “koca adam oldun, hala çizgi roman mı okuyorsun” derler. Bilmiyorlar ki çizgi romanların bir çoğu sadece yetişkinlere hitap ediyor. Oysa çocuklar için yaratılmış çizgi romanların artması gerek. En çok da çocuk, yetişkin, hep birlikte okunabilecek olanların.
Bu kez biraz farklı bir kitap önereceğiz size, bir çizgi roman. Daha doğrusu bir çizgi roman serisi. Okumanın eşsiz keyfine serinin bir sonraki sayısını beklemenin keyifli sabırsızlığını eklemek için. Gerçekten de aylık olarak veya on beş günde bir çıkan bir çizgi roman dizisinin takipçisi olmak insana okuma zevkinin dışında heyecanlar da sunar. Yarım kalan hikayelere gıcık olmakla, hikayenin bitmeyip de uzamasına sevinmek arasında gidip gelirsiniz. Arkadaşlarla değiş tokuşlar yapar yeni serilerle tanışırsınız.
Çizgi roman söz konusu olduğunda, yazmak, çizmek, yaratmak gibi okumak da bir ekip işidir. Okumak yetmez, okuldaki ve mahalledeki arkadaşların da okuması sağlanmalı ki yeni çizgi romanlarla tanışma şansı artsın, eksik sayılar bulunsun, bir sonraki sayının kaçırılmayacağı garanti edilsin.
Adlandırma aksini iddia etse de çizgi roman, romandan çok sinemaya yakın aslında. Gelişmiş cep telefonları ve tabletlerin olmadığı dönemde taşınabilir sinema olmak gibi dev bir avantajı da vardı çizgi romanın. Bu açıdan cazibesini yitirmiş görünse de ya da görünürde daha cazip rakiplerle karşılaşmış olsa da çizgi roman ille de kitap diyenler için hala eşsiz bir ortam. İlle de kitap diyenler hep olacağına göre çizgi romandan asla vazgeçilmeyecek.
Sinemadaki ekip çalışmasıyla karşılaştırıldığında büyük bir sadeleşme söz konusu çizgi romanda. Bir anlamda sinemadaki senaristin yerini yazar dolduruyor. Yazar aynı zamanda yönetmen rolünden de bir miktar çalıyor. Kalan tüm rolleri ise çizer oynuyor. Kameraman da o, ışıkçı da. Aktör de aktris de ve hatta sesçi de. Sinemada diyalogların öne çıkması çok iyi bir şey değil. Çizgi romanda da konuşma balonları sayfaları doldurmamalı.
Kızılderili kabilesinin beyaz şefi
Konuşma balonlarına biraz fazla yer verse de her zaman en iyi çizerlerin önemli bir bölümünü barındıran, konuları ve tarzıyla, insanı ilk gelişme döneminden itibaren besleyebilecek kaynaklar sunan Teks, iyi bir çizgi roman örneği.
En genel anlamda Teks Avrupalıların Kuzey Amerika’ya yerleşmelerini anlatır. Keşifler veya ilk kolonileşme dönemlerini değil de yerleşme dönemini. Ve bu dönemde Kuzey Amerika’nın yerli halklarıyla Avrupa’dan gelmiş beyazlar arasındaki gerilimli ilişkileri.
Teks Viller burada hem suçluları yakalamakla görevli bir kamu görevlisi hem de bir kızılderili kabilesinin beyaz şefidir. Bir de yenilmez bir kahraman. Beyaz bir kamu görevlisinin kızılderililerin şefi olması gerçek hayatta pek olacak şey değil gibi görünür bize. Yenilmez kahramanlık ise hiç olmaz. Ancak bunların dışında Teks oldukça gerçekçi bir dizidir. Sorunlar hemen her zaman daha fazla para kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen ve bu uğurda hak hukuk tanımayan zenginlerden kaynaklanır. Genellikle kendi çeteleri ve arkalarında da Vaşington’dan güçlü politikacı dostları vardır. Yoksul çiftçiler bir arada hareket edemedikleri sürece zulme uğrar ve her şeylerini kaybederler. Çağlar boyu o topraklarda yaşamış yerli halklar da daha çok ve daha hızlı zeginleşmek isteyen beyazlar tarafından yok edilir. Kuzey Amerika, bazıları için inanılmaz hızla zenginleşilen, bazıları içinse daha iyi bir hayatı düşleyemeden ölünen acımasız topraklardır. Bunların hepsini biz de mahallemizde, kentimizde veya ülkemizde yaşarız, gözleriz. Hikayenin geçtiği yerden binlerce kilometre uzakta olsak da. Ve aradan bir asırdan fazlası geçmiş olsa da.
Örneğin kentsel dönüşüm ile kızılderililerin rezervlere sürülmeleri arasındaki benzerlik göze batacak kadar çoktur (Kuzey Amerika yerlilerinin yaşayageldikleri verimli toprakları boşaltmalarını sağlamak için sürülüp hapsedildikleri bölgelere kızılderili rezervi denmektedir). Büyük çiftlik sahiplerinin küçük çiftlikleri yutarak büyümesi. Zenginlerle işbirliği yapan yozlaşmış kamu görevlileri. En ağır işleri kölelik koşullarında yapmaya zorlanan Meksikalılar ve kızılderililer. Hesabı sorulmadan dilediği gibi hukuksuzluk yapabileceğini sanan patronlar ve siyasetçiler. Teks bizim de hikayemizi anlatmaktadır.
Çizgi Romanlar : Çocukların direniş kitapları
Teks’te dostluk her şeydir. Hiçbir dost, hiçbir tanıdık yalnız veya yüzüstü bırakılmaz. Teks Viller ve arkadaşları birbirleri için ölümü bile göze alabilecek insanlardır. Zaten bunu sıklıkla da yapmaları gerekir. Zor zamanlarda, zorlu topraklarda yaşarlar. “Amerikan rüyası” bazen öyle iddia etse de Teks’in arkadaş çevresinde hiçbir koyun kendi bacağından asılmaz. Gerekirse hep birlikte uçurumdan aşağı yuvarlanılır.
Tüm öyküler boyunca Teks adalet duygusunu içimize işler. Nedir adalet duygusu? Bir kere, her insan eşittir ve eşit haklara sahiptir. İkincisi, kimsenin hakkını yemeyeceksin. Ama sen yapmasan da başkalarının hakkını yiyenler hep olur. O halde haksızlıklara boyun eğmeyeceksin. Ve üçüncüsü, insanlara, hele hele insanlığa karşı işlenen suçların asla cezasız kalmayacağını bileceksin, buna güveneceksin ve bunun için çalışacaksın.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve adaletin nasıl kopmaz bağlara sahip olduğunu görürüz Teks’te. Bunlardan biri eksikse hiçbiri yoktur.
Herhalde bugün örneği kalmamıştır, ama eskiden kimi anne babalar çizgi roman okumanın çocuklar için sakıncalı olduğuna inanırdı. Okumanın ders çalışmaktan çalacağını, dolayısıyla çocuğun gelişimini yavaşlatacağını düşünen enteresan insanlar hep olmuştur. Ancak bunun tersinin doğru olduğundan hiç şüphesi olmayan çocuklar o zaman da gizli gizli çizgi roman okurlardı, gerekirse ders kitaplarının arasına gizleyerek. Bir anlamda çocukların direniş kitaplarıdır çizgi romanlar.
Bol okumalı, bol direnişli bir hafta dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder