Mantova’nın Cüceleri
Gianni Rodari
3+ yaşÇeviren: Filiz Özdem Resimleyen: Margherita Micheli Yapı Kredi Yay. Ağustos 2013, 1. Basım |
Emel Güneş
Rodari bu kez, onursuz yaşamaya boyun eğmeyip “devleşen” cücelerin hikâyesini anlattığı Mantova’nın Cüceleri isimli kitabı ile Türkiye’deki küçük okuyucularının karşısına çıkıyor.
Rodari'nin masalına konu olan Mantova, İtalya'da tarihi ve kültürel mirası ile tanınmış küçük bir şehir. Burada özellikle hikâyemizde de bahsi geçen Gonzaga Hanedanlığı döneminden kalan tarihi eserler, Düklük Sarayı başta olmak üzere görkemli yapılar, şehri Avrupa'nın sayılı kültürel merkezlerinden biri haline getirmiş ve UNESCO Dünya mirasları İtalya listesine alınmasına da vesile olmuş. İşte yazar, Montava'nın Cüceleri'nde aynı Düklük Sarayı'nın kapılarını çocuklar için aralayarak “işin aslını” enfes bir masal biçiminde anlatıyor. Ve bakın Rodari bu gösterişli yapının hangi yüzünü çocuklara göstermeyi tercih ediyor:
Margherita Micheli’nin orijinal resimlemeleri ve Filiz Özden’in çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan Mantova’nın Cüceleri, çeviride baz alınan baskısı biçimiyle 3 yaş üzeri çocuklara öneriliyor. Yazarın masalında çocukları da kendisiyle birlikte hikâyenin anlatıcıları biçiminde yollara düşüren, hatta onlara yine gözümüzün bir yerden ısırması muhtemel “davullardan, tavalardan ve kapaklardan, teneke ve bidonlardan oluşan bir orkestra”nın da eşlik etmesine dayanan kurgusuna bakılırsa “başkaldırmanın hikayesi” okudukça paylaşılası, elden ele, büyükten küçüğe dolaştırılası…
“...Mincio tepelerindeki Mantova'da,
Düklük Sarayı'nda
Yaşar büyük büyük beyler,
Tam beş yüz odada.
Altta oturur cüceler,
Öyle bir kattır ki burası,
Sanki tavan
Yere değer.
Kafese kapatılmış hayvanlar gibi
Tıkılmışlar oraya
Ve fena halde öfkeli hepsi
Cüce olarak doğduğuna.”
Bu daha başlangıç mücadeleye devam
Öfkeyle dolup taşan işte bu saray cüceleriyle ilk, onların boy uzatmaya yarayacak çeşit çeşit çareler ararken tanışırız. Ama ne daha çok yemek yemenin, ne de hoplayıp zıplayarak spor yapmanın boylarının uzamasına bir faydası yoktur. Yine de çare aramakta kararlıdır cüceler. En kısaları olan Fasulyecik adındaki cesur cüce, büyümenin sırrını saray dışında aramaya kalkışır. Ancak geri geldiğinde, şehirdeki efsanevi devlerin verdiği ve anlamı ileride çözülecek bir öğüdü saymazsak eli bomboştur... Üstelik kötü kalpli Yüzbaşı Bombardo'yu kırbacını sallayarak, cücelerin birbirileriyle dövüşüp saray erkânını eğlendirmeleri için emir verirken bulur. İşte bu emir cüceler için artık bardağı taşıran son damla olacaktır. Ne pahasına olursa olsun birbirileriyle savaşmamaya ve daha fazla aşağılanmamaya karar veren cüceler o akşam bir daha dönmemek üzere saraydan kaçarlar.
“Büyük büyük beylere” bir kez başkaldırmanın cüceler için ne denli dönüştürücü olduğu gözlerimiz önüne serilir bundan sonra. Kendilerine sahip çıkan sıradan Mantovalıların arasında dayanışmanın gücünü her daim yanı başlarında hissetmekle kalmayıp, bu gücün tehditlere ve rüşvete karşı kalkan olabildiğini öğrenirler. Bir zamanlar tir tir korktukları saray muhafızlarının halk tarafından alaya alındıklarını, akıl ve cesaretle alt edilebildiklerine şahit olurlar. Bu arada boş durmayıp kendilerini mutlu edecek meslekleri edinmeleri de en az halktan öğrendikleri kadar işlerine yarayacaktır. Nasıl mı? Şimdilik sadece “üretimden gelen güçlerini kullanarak” diyelim… Yine de hiç olmazsa Haziran’da çocuklarımızın bile diline doladığı “o kışkırtıcı” nakaratı çağrıştırıp gülümsettiği için cücelerin son şarkısını şimdiden paylaşalım:
“Hadi bakalım Yüzbaşı Bombardo
Topla git adamlarını.
Unutma ki bir araya gelince
Devleşir cüceler de.”
Margherita Micheli’nin orijinal resimlemeleri ve Filiz Özden’in çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan Mantova’nın Cüceleri, çeviride baz alınan baskısı biçimiyle 3 yaş üzeri çocuklara öneriliyor. Yazarın masalında çocukları da kendisiyle birlikte hikâyenin anlatıcıları biçiminde yollara düşüren, hatta onlara yine gözümüzün bir yerden ısırması muhtemel “davullardan, tavalardan ve kapaklardan, teneke ve bidonlardan oluşan bir orkestra”nın da eşlik etmesine dayanan kurgusuna bakılırsa “başkaldırmanın hikayesi” okudukça paylaşılası, elden ele, büyükten küçüğe dolaştırılası…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder