Lataşiba: İki Kentin Arasında
Yazar: İrem Uşar
Resimleyen: Sadi Güran
Günışığı
Kitaplığı, 2013
8+ yaş
|
Gökçen Düzkaya
Gündüz geceye, gece gündüze kavuşur. Kuşlar, ağaçlarına, kurbağalar nehirlerine,
darlar genişlere, genişler darlara…
Her şey bir
kitapla başladı, bir gölge oyunuyla sona erdi.
Yok yok öyle demek doğru olmaz. Daha öncesi ve daha sonrası yok mu bu
işin? Başlangıçlar ve sonların da nedenleri ve sonuçları yok mu? Elbette var!
Mesela bizim Şibanların ve Latanların içlerini kemiren merak duygusu. Onlar da
kim? Hemen söyleyelim. Latanlar Lata’da yaşayanlar, Şibanlar da Şiba’da… İlki
genişlerin diğeri de darların ülkesi.
Aralarında devasa surlar var. Bir Şiban
için her şey çok dar. Tek kişilik. İki kişi yolda karşılaşırsa biri duvara
yapışıp diğerine yol vermek zorunda. O derece yani… Ve her şey yasak bu arada. Bir Latan için de her
şey alabildiğine geniş, yasak ne demek bilmezler ki…
Şu iç kemiren
meraka dönelim. Bizim Şibalı çocuklara görünen, kütüphaneye “Şiba’nın Uzak ve
Hür Ovası” adlı bir kitap bırakan gizli kahramandan önce de merak vardı. Zaten
her şey o merakla başladı. Gelin görün ki merak etmek yasak! Yasak da bir yere
kadar canım! Ha bir de duvarın öbür tarafından gelen cam kurbağası var. Veriler
birikir. Artık harekete geçme zamanıdır. Duvarın arkasında ne vardır?
Biz Şibalı iki
yaramazı orada bırakalım şimdilik. Bakalım Lata’da neler olmaktadır? Bir gece
bu genişler ülkesinde bir Ay partisi verilecektir. İki ağacın arasına
ressamların türlü renklerle bezdikleri Aykuşu resmedilir. Çarşaf gerilmeye
başladıkça gözler kuşa çevrileceğine çarşafa yansıyan dar ve uzun binalarıyla,
surlarıyla, her şeyiyle tastamam bir kente yönelir. Herkesin ağzı açık
kalmıştır. Yöneticiler bu işin bir şaka olduğunu söylerler. İnsanlar buna
inanırlar. Ama merak orada da daha önce başlamıştır. Duvarın arkasında başlayan
merak çarşafın düşüyle buluşunca… Daha önce hiç görülmeyen bir şey görülmüştür
sonuçta. Merak etmemek mümkün mü?
Burada yazarımız
müthiş bir soyutlama yaparak gölgeleri sokuyor devreye. Şlopgen- bir
Latan-kendi giremese de hayalet şehre gölgesini düşürüyor çarşafa ve böyle
girmeye çalışıyor yasak şehre. Yasak? Bir Latan’ın hiç alışık olmadığı bu söz
damdan düşer gibi düşüyor Şlopgen’in başına. Anlıyoruz ki yasaklar, birilerinin
işine gelmeyince devreye giriveriyor. Yani birileri sırlar saklıyor!
Artık durmak ne
mümkün! Herkesin içine kurt düşmüş belli. En başta ressamların; çünkü hayalet
şehri kendilerinden başka kimse resmedemez keza onlar da böyle bir şehir
resmetmediklerinden eminler. O zaman yalancının mumu yatsıya kadar, bir elin
nesi var iki elin sesi … diyerekten sona yaklaşılır. Gerçekler ortaya çıkar ve
karşınızda LATAŞİBA!
İrem Uşar’ın 8-12
yaş çocukları için yazdığı, Sadi Güran’ın alışılmışın dışında çizgilerle
resimlediği bu kitap gerçekten çocukların pırıl pırıl zekâlarının hakkı
verilerek meydana getirilmiş bir kitap. Fiil çekimlerinde şimdiki zamanın sıkça
kullanılmış olması kitabın masalsı havasını hiç de dağıtmamış ve kitaba müthiş
bir akıcılık kazandırmış. İnsanların kendi yaşamlarını saçma sapan sebeplerle
belli kurallara hapsederek işkence haline getirişinin ve aslında önemli olanın
birliktelik, paylaşım ve doğa ile insan arasında kurulan iyi ilişkiler olması
gerektiğinin özlü bir anlatım ve yerinde soyutlamalarla anlatıldığı bu olgun
yapıt, okuma listemize girmeyi çoktan hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder